Yüzdeki hamilelik lekelerinden nasıl kurtuluruz?

15 Ara 2009

Dr.Ahmet Maranki'nin hamilelik sonrası yüzde oluşan lekeleri gidermek için önerdiği salatalık kürü.

1 çay bardağı süt içerisine 1 adet orta boy salatalığı soyup doğrayın,
yaklaşık iki saat kadar bu karışımı bekletip sonra süzün.
Salatalıkları tülbente sararak salatalık özünün süte iyice karışmasını sağlayın.

Elde ettiğimiz bu süt salatalık karışımını cildimizin lekeli bölümüne bir parça pamuk yardımı ile sürerek yedirin.
25-30 dakika bekledikten sonra yüzünüzü ılık su ile yıkayın.
Bu kürü 15 gün süre ile uygulamaya devam ettiğiniz takdirde yüzünüzdeki çiller ve lekeler kaybolur.
Gül suyu ile sabah ve akşam yatmadan önce cildinizi temizlemeyi ihmal etmeyin...

Hamilelikte rahat uyku için öneriler

6 Ara 2009

Uykuyu kaçıran içeceklerden (özellikle kahve ve çaydan) mümkün olduğunda uzak durmaya çalışın; bu tür içecekleri az miktarda içerken dahi sütle karıştırıp içmeye çalışın.

Gece uyuyamazsanız bile takip eden gündüz uzun süreli uyumamaya özen gösterin.

Uyuduğunuz yatakta dinlenme, kitap okuma veya televizyon seyretme gibi alışkanlıklarınız varsa bunlardan vazgeçmeye çalışın. Yorulmanız ve bunun sonucunda uyuyabilme amacıyla uygun dozda fiziksel aktivite yapılabilir, ancak yatmadan en az dört saat önce egzersizi bitirmiş olmalısınız.

“Sık sık ve az az” tarifine uygun olarak küçük lokmalarla sık yemek yemeye çalışın ve iyi çiğnemeye özen gösterin.

Hazımsızlığı tam olarak önleyebilmek mümkün olmasa da ağır yemeklerden kaçınarak bunu başarabilirsiniz. Uyumadan hemen önce yemek yemeyin. Yediklerinizi hazmetmeniz için yatmadan önce bir-iki saat geçmesini bekleyin.

Uyku öncesi bir bardak ılık süt içilmesi fayda sağlayabilir.

Yemek borusu alt ucunda reflü (Gıdaların midedeki hazmı esnasında mideden yemek borusuna geri kaçması.) sebebiyle yanma başlarsa, asitli meyce suları, hardal, sirke, baharatlı gıdalar, kızarmış ve yağlı yiyecekler tüketilmemeli; yemekten hemen sonra yatar veya uzun oturur pozisyona geçilmemeli; hamileliği takip eden doktora mutlaka durum hakkında bilgi verilmelidir.

Eğer mide yanması ve nefes darlığı şikâyetiniz varsa, uyurken vücudunuzun üst bölümünü yükseltmeniz faydalı olacaktır.

Yatmadan önce ılık bir duş almak yararlı olabilir.

Uykuya yatarken özellikle göğsünüzü ve belinizi sıkmayan rahat kıyafetler giyin.

Evliliğimde Nasıl Mutlu Olabilirim?

15 Eki 2009

Kocalar veya hanımlar şekilden şekile sokulan bir mum gibi olursa evlilikler kurtulur mu, dersiniz? Eşler mutlu olur, ailelerdeki problemler biter mi? 'Bitmez' cevaplarını duyar gibiyim. Öyleyse eşleri muma çevirmeyi bir kenara bırakıp "evliliğimde nasıl mutlu olabilirim?" diye düşünelim. "Ben zaten mutluyum." diyorsanız bu mutluluğu öğleye kadar değil ölene kadar sürdürmenin yollarını arayalım.

Eşinizi muma çevirmekten vazgeçin

Şayet eşinizi mum gibi eritip istediğiniz şekle sokmayı düşünürseniz baştan kaybedersiniz. Çünkü eşinizin çocukluktan beri alışıp geldiği alışkanlıkları bir anda değiştirmek kolay olmadığı gibi; böyle bir şeye kalkışmak da doğru değildir. "Eşimi nasıl değiştirip istediğim şekle sokarım?" diye düşünen eşler, "Eşimle frekanslarımızı nasıl tutturabilirim? Onunla nasıl uyum sağlayabilirim?" diye düşünürlerse mutlu olmak için ilk adımı atmış olurlar. Diğer adımlar, arkadan kendiliğinden gelir.

Evliliğinizi güç savaşına çevirmeyin

Eşlerden birinin ötekine "istediğim gibi olacaksın. Her dediğime evet diyeceksin. Bu evde ben ne dersem o olacak" şeklindeki dayatmaları, eşini bir robot gibi görüp onu uzaktan kumandayla idare etmeye kalkışmasıdır. Hiçbir eş idare edilmekten hoşlanmaz. O zaman evlilik bir güç savaşına döner. Oysa evlilik güç savaşı değil ki, "ben güçlüyüm, idareyi elime geçireceğim" diye düşünülsün. Evlilikte, yan yana, el ele ve omuz omuza olunmalıdır.

Eşinizi boğmayın

Kimi eşler, "eşimin ipini sıkı sıkıya tutayım ki, bir yere kaçmasın" düşüncesine kapılıyor. Ne var ki, evlilik Hacivat-Karagöz oyunu olmadığından ipleri sıkı tutmak bir işe yaramaz. Eşler kendi dünyalarında ne kadar hür olur, eşlerinin olur olmaz soruları, yersiz kıskançlık ve evhamlarıyla boğulmazsa o kadar huzurlu yaşarlar. Yersiz evhamlar bir insanın başından naylon torba geçirmek gibidir. Havasızlıktan bunalan kişi ölüm tehlikesi geçirip can havliyle o torbayı paramparça edebilir.

Eşiniz, yenmeniz gereken düşman değildir

Evliliğinizi, savaşa çıkmak için kılıçların kuşanıldığı, silahlara mermilerin yerleştirildiği, makineli tüfeklerin hazır edildiği bir meydan olarak görmeyin. Hangi savaş insanı mutlu etmiş ki? Zaferi kazansanız bile kaybedenin can düşmanınız değil hayat arkadaşınız olduğunu unutmayın. Evliliğinizi saadet ülkesine yelken açılan bir huzur limanı olarak görün. Evlilik masasına savaş sonrası barış anlaşması imzalamak için değil, mutluluk yemeğini yemek için oturun. İşte o zaman eşinizi mum gibi yapabilirsiniz. Ama eritilip şekilden şekile sokulan değil, evlilik yolunun karanlığını aydınlatan bir mumdur o artık.

Ev Dekorasyonunda Renklerin Önemi

25 Eyl 2009

Ev dekorasyonunda seçeceğimiz renkler yaşantımızı etkiler. Renklerin üzerimizde psikolojik ve duygusal etkileri vardır. Bulunduğumuz ortamdaki renkler sayesinde kendimizi neşeli, sinirli veya duygusal hissedebiliriz. Bu yüzden yaşadığımız ortamların ev veya iş yerimizin dekorasyonunda renklerin diline dikkat etmeliyiz.

Mavi ve Tonları
Mavinin birçok anlamı vardır. Her şeyden önce mavi sakinleştirici ve dinlendirici bir renktir. (masmavi bir gökyüzü ya da mavi bir deniz gibi) Müşterilerinde bu etkiyi uyandırmak isteyen firmalar (genelde bebek ürünleri, spa merkezleri ve ilaç firmaları) bu rengi tercih ederler. Mavi güvenirliği, dürüstlüğü ve kaliteyi de temsil eder. O yüzden evinizde mavi ve tonlarını kullanacaksanız misafirlerinize işte bu duyguları vereceksiniz demektir.

Mavinin bir diğer (ve kesinlikle en güzel) özelliği ise iştah kapatma etkisidir. Mavi tonlarla döşenmiş bir yatak odasında veya oturma odasında durup dururken açlık krizlerine girme olasılığınız oldukça düşük olacaktır. Hayatınız boyunca rejim mi yaptınız?

Oturma odanızın rengini değiştirin ve bir de şimdi kilo vermeyi deneyin! İlginçtir ki Araplar mavinin kan akışını yavaşlattığına inanırlar. Nazar boncuğu o yüzden maviymiş. Avrupa’da intihar vakalarını azaltmak için köprü ayaklarını maviye boyarlarmış. Duvarları mavi olan okullarda ise çocukların daha az yaramazlık yaptığı saptanmış!

Yeşil ve tonları

Doğada gördüğümüz bir diğer renk ise yeşildir. Yeşil ve tonları da mavi kadar dinlendirici ve sakinleştirici olabilir. Bize genelde kırları ve ağaçları hatırlatır. Bunun yanı sıra ilginç bir gerçek de yeşilin insan gözü tarafından en kolay ve güzel algılanan renk olmasıdır. (Acaba bu yüzden doları Türk Parasından daha çok seviyor olabilir miyiz?) Ayrıca bir rivayete göre de kalbimiz, bu rengin yaydığı enerji alanındaymış. Doğanın ve baharın rengi olan yeşil kesinlikle güven veren renkmiş. (Fark ettiyseniz birçok bankanın rengi yeşil ağırlıklıdır) Bir ilginç nokta daha: yeşil ile dekore edilmiş yerlerde yaşayan ve vakit geçiren insanların daha az mide rahatsızlığı çektiği ispatlanmış!

Mor ve tonları

Eğer renklerin arasında bir asalet sıralaması yapılsaydı, mor ve tonları kesinlikle en üst noktada olurdu. Mor, bilgeliği, sempatiyi, onuru ve asaleti simgeler.

Eski çağlardan beri de ihtişam ve lüksün son basamağı olarak düşünülür. Tarih kitaplarının anlattığına göre, yüksek sınıflar, saray mensupları ve kraliyet aileleri illa mor giyerlermiş.

Mor, aynı zamanda nevrotik duyguları açığa çıkartır ve bilinçaltını temsil edermiş. İntihar edenlerin en beğendiği rengin mor olduğunu da belirtmeden geçmeyelim! Tam oturma odanızı mor aksesuarlarla bezemeden önce br düşünmenizde fayda var!

Kırmızı ve tonları

Bu rengi çok seviyorsanız dikkat edin! Ne kadar güzel ve çekici bir renk olsa da kırmızı insanı sinirli, huzursuz ve aç hissettirir! Devamlı bir şeyler yemek istediğiniz şu fast food markalarını bir hatırlayın? Mc Donalds, Burger King, Kentucky, Arbys’, Pizza Hut, Dominos? Hepsinin en büyük ortak özelliği KIRMIZI logoları oluşu değil mi?

Peki, her ne kadar canlılık ve dinamizm ile ilgili bir renk olsa da aslında mutluluğu temsil ettiğini biliyor musunuz? Eğer evinizin bir odasında kullanmak isterseniz dışarıdan gören bir insan sizin için şunları düşünecektir: “Bu kişi fiziksel olarak atak, canlı ve duygusal olarak da bir işi sonuna kadar götüren azimli ve kararlı biri olmalı”

Unutmayın, kesinlikle ama kesinlikle iştah açar! Tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır. Eğer siyah veya grinin tonlarıyla beraber kullanırsanız ortaya çok sofistike bir görüntü çıkacaktır.

Sarı ve tonları

Sarı güneşlidir, meyvelidir ve dikkatlidir!

En dikkat edilen yazıların sarı üzerine siyahla yazılanlar olduğu keşfedilmiştir! (taksileri düşünün) Aynı zamanda zekâyı, inceliği ve pratikliği de simgeler.

Sarı bir yandan da hüzün ve özlemin rengi olarak da sayılabilir.

Eğer bir odanızı sarı ağırlıklı döşeyecekseniz çok çok aşırıya kaçmamaya, yanında mutlaka zıt renkler kullanmaya özen gösterin.

Portakal ve tonları

Portakal tam manasıyla kişileri hipnotize eden bir renktir. Yapılan araştırmalar portakal rengin beyinsel aktiviteyi en hızlı duruma getirdiğini ve yaratıcılığı arttırdığını kanıtlamıştır.

Portakal aynı zamanda “dikkaatt ben burdayımm” diye bağıran bir renk olduğu için çocukların da çok ilgisini çeker.

Oyun çağına gelmiş bir çocuğunuz varsa odasında portakal tonlar kullanmak onu çok daha yaratıcı ve hareketli yapacaktır!

Siyah ve tonları

Siyah renk, renklerin arasında en asil olanıdır. Modern aynı zamanda retro, ve yüksek sınıfın tercih ettiği bir renktir. Gücü ve tutkuyu temsil eder, gizemli ve ciddidir. Beyaz ile birlikte kullanıldığında son derece dikkat çekici olur.

Fakat aynı zamanda duygusallığı ve hüznü de simgeler. İlginçtir, Türkiye’de ve Avrupa’da siyah renk matemi temsil ederken, Japonya'da mutluluktur. Siyah fonda kullanılırsa karamsarlığı çağrıştırır. Einstein bir şeye konsantre olabilmek için perdeleri siyah, gün ışığı olmayan odaları tercih edermiş!

Hamilelik sonrası fazla kilolardan kurtulma...

7 Tem 2009

Doğumdan sonra fazla kilolardan kurtulmak için dikkat edilmesi gereken noktalar.

Dikkat Edilmesi Gerekenler

Süt kalitesinin iyi olması emzirme dönemindeki yeterli ve dengeli beslenme ile bağlantılıdır. Bu dönemde dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır.

• Öncelikle emzirmenin yoğun olduğu ilk 6 ayda kilo vermek için hiçbir zayıflama diyeti uygulamayın.

• Özellikle yağlı yemekler yapmaktan kaçının. Daha çok ızgara veya buharda pişirme yöntemlerini kullanın.

• Emzirme döneminde zayıflama diyeti uygulamayınız. Ancak aşırı yağlı, unlu ve şekerli gıdaları çok fazla tüketmemeye çalışınız.

• “Sütüm olacak” diye kilolarca tatlı yemenize gerek yok. Çünkü şeker ve şekerli besinler sütünüzü artırmaz.

• Aspirin bile olsa, doktorunuza başvurmadan ilaç almamalısınız. Bunlar sütünüze geçebilir veya sütünüzün azalmasına neden olabilir.

• Doğumdan sonra emzirme döneminiz içerisinde günlük 2,5-3 litre sıvı almaya özen gösteriniz. Hazır meyve suları ve asitli içecekler yerine, az şekerli komposto suyu ve taze sıkılmış meye sularını tercih ediniz.

• Hamilelikle birlikte aldığınız fazla kilolardan kurtulmak için ayda 1-2 kilodan fazla vermemelisiniz.

• Canınız tatlı yemek istediği zaman sütlü tatlıları tercih ediniz. Böylece hem kilo kontrolü açısından hem de kalsiyum alımı açısından iyi bir tercih yapmış olursunuz.

• Şekerli gıdalarda şeker yerine pekmezi tercih ederek kansızlığa karşı önlem almış olacaksınız.

• Bazı besinlerdeki gaz yapıcı öğeler sütünüze geçebilir bu da bebeğinizin rahatsız olmasına neden olabilir. Bu besinleri tüketirken dikkati olunuz. Bu besinler arasında; süt, yoğurt, karnıbahar, brokoli, lahana yer almaktadır. Yalnız unutulmamalıdır ki gaz yapacak besinler kişiden kişiye değişklik gösterebilmektedir.

• Kansızlığa neden olabileceği için yemekler ile birlikte çay tüketmemeye dikkat ediniz. Yemek yedikten 1-2 saat sonra açık ve limonlu olarak tüketebilirisiniz.

• Kaynaklarda tatlandırıcı kullanmanın bir sakıncası olmadığı söylense bile anne sütü verdiğiniz süre içerisinde tatlandırıcı ve tatlandırıcı ile yapılmış ürünlerden uzak durmaya özen gösteriniz.

• Anne sütüne geçtiği için bebeği etkileyeceğinden emzirme döneminde alkol kullanımı sakıncalıdır.

Hamileliğiniz sırasında “biz artık iki kişiyiz” mantığıyla aldığınız kilolar doğum sonrasında sizi iyice rahatsız etmeye başlar. Çünkü amacınıza ulaşmış; bebeğinizi dünyaya getirmişsinizdir. Geriye kalan fazla kilolarınızdan nasıl kurtulacağınızdır. Ancak doğum sonrasında(eğer emzirmenize bir mani yoksa) en az altı ay bebeğinizi emzireceğinizden beslenmenizdeki ayarlamaları bu koşula göre yapmalısınız. Ayrıca şunu da ilk madde olarak belirtmekte fayda var ki bebeğinizi emzirmek kilo vermenizi kolaylaştıran en etkili yöntemdir. Çünkü emzirme sırasında bazal metabolizma hızı denilen vücudun harcadığı enerji, normal dönemden daha fazladır. Bu nedenle, bu dönemde uygulanan sağlıklı bir beslenme programı ile hem kilo vermek kolaylaşıyor hem de bebeğinizi daha kaliteli sütle beslemiş oluyorsunuz. İlk maddesi emzirmek olan bu 11 maddelik listemiz ise beslenmenizdeki yeni düzenlemeler için size yol gösterici olabilir.



Beslenmede 11 Püf Noktası

1- Kalorilere Dikkat!
Şu anda her lokmanız bir zamanlar içinizde gelişmekte olan bebeğinizle paylaştığınız kadar önemli olmasa da, besin seçiminiz süt kaliteniz açısından önem taşımaktadır. Özellikle yeni bir anne olarak çok daha fazla enerjiye ihtiyacınız olacak. Bu nedenle eğer emziriyorsanız hamilelik öncesi ağırlığınızı korumak için almanız gereken kalori miktarına günde 400 ile 500 ekstra kalori eklemeniz gerekiyor.

2- Proteinler; Beslenmenin Yapı Taşları
Hamileliğiniz boyunca aldığınız proteinler, yavrunuz henüz bir embriyo iken onu sağlıklı bir bebeğe dönüştürmek için gerekli olan hücrelerin meydana gelmesini sağlayacak oluşumda en büyük görevi üstlendi. Şimdi ise, yeterli ve dengeli bir beslenme uygulamak için proteinlere ihtiyacınız bulunmaktadır. Enerjinin %15’i proteinlerden gelmelidir. Et, tavuk, balık, yumurta ve kurubaklagiller proteinler zengin olan besinlerdir. Ayrıca bu besinler B grubu vitaminleri, demir ve çinko açısından da zengindir.

3- Kalsiyum; Gelecek İçin Önemli
Bu dönemde kalsiyum ihtiyacınızı tam anlamıyla karşılamak en çok dikkat etmeniz gereken konulardan biridir. Günlük beslenme içerisinde 3 porsiyon süt ve süt ürünleri tüketmek yeterli olacaktır. Kilo kontrolü açısından az yağlı olanları tercih edebilirsiniz.

4- Doğal Vitamin Kaynakları Sebze ve Meyveler
Meyve ve sebzelerde hayati önem taşıyan vitaminler ve mineraller bulunur. Her öğünde mutlaka sebzeve meyve tüketmeye çalışınız. Pişirme şekli vitamin ve mineral içerikleri üzerinde etkilidir. Bu nedenle sebzeler önce yıkanıp sonra mümkün olduğu kadar büyük parçalar şeklinde çiğden olacak şekilde pişirilmelidir.

5- Demir Açığınızı Mutlaka Telafi Edin
Vücuttaki demir eksikliği hamilelik döneminde birçok kadının karşısına çözülmesi gereken bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Bunun için hamilelikte demir ihtiyacına yönelik beslenmenin yanı sıra doktorun önerdiği şekilde dışarıdan demir takviyesi yapılıyor. Çünkü hamileliğin ikinci yarısında bebeğiniz, demir depolarını oluştururken sizin demir depolarınızdan yararlanır. Bu nedenle, doğum sonrasında da devam eden demir eksikliğinizi gidermek için öğünlerinizi demir yönünden zenginleştirmek için kırmızı et, pekmez, yumurta sarısı günlük beslenmeye eklenmelidir.Yiyeceklerle beraber alınan demirin vücutta kullanılmasını önemli ölçüde engelleyen çay tüketimini ise mümkün olduğunca azaltmalısınız. Ayrıca demir emilimini arttırmak için C vitamini içeren besinler ile tüketilmesi daha iyi olacaktır. Salata, taze sıkılmış meyve suları gibi.

6- Folik Asiti İhmal Etmeyin
Emzirme döneminde de tıpkı hamileliğinizde olduğu gibi folik asit yönünden zengin besinler tüketmelisiniz. Folik asit en fazla yapraklı yeşil sebzeler, karaciğer, böbrek, yumurta, kabuklu tahıllar, ceviz, badem, fındık, fıstık, mercimek, baklagiller ve taze sıkılmış portakal suyunda bulunuyor.
Hamilelikte ve emzirme süresinde 400-800 mikrogram alınması gerekiyor. Bu miktarı besinlerle karşılamak zor olduğu için vitamin haplarıyla açığı kapatabilirsiniz. Ayrıca folik asit vücutta depolanamadığı için her gün almak gerekiyor.

7- Yağlarlardan Uzak Durun
Enerjinin %30’u bu gruptan sağlanmalıdır. Özellikle n-3, n-6 ve n-9 yağ asitleri örüntülerine dikkat edilmelidir.n-3 yağ asitleri deniz ürünleri özellikle yağlı balıklarda( somon, uskumru), soyayağı, kanola yağı, yumurta sarısı ve anne sütünde bulunmaktadır. n-6 yağ asiti; soyayağı, ayçiçek ve mısırözü yağında bulunmakta, n-9 yağ asiti ise fındık ve zeytinyağında bulunmaktadır.

8- İyotlu Tuz Dostunuz
Hamilelik dönemi vücudun iyot gereksiniminin arttığı bir dönem. Çünkü hamilelikte görülen iyot eksikliği düşük, ölü doğum ve bebek ölümlerinde artmaya neden olurken, bebeklerde zeka geriliğine, sağırlık ve cüceliğe neden oluyor. Emzirme döneminde iyotlu tuz kullanmak iyot ihtiyacını karşılamak için yeterli olacaktır. Tuzu kapalı ve ışık almayan yer saklayınız.

9- Bol Bol Sıvı Tüketin
Doğumdan sonra emzirme döneminiz içerisinde günlük 2,5-3 litre sıvı almaya özen gösteriniz.Bu miktar sıvının tamamını su ile tamamlayabilirsiniz veya hazır meyve suları ve asitli içecekler yerine, az şekerli komposto suyu ve taze sıkılmış meyve sularını tercih ediniz.

10- Vitamin Takviyesi Gerekebilir
Emzirme dönemi içerisinde doktor tavsiyesi ile ek vitamin takviyesi alınabilir. Bu noktada sebze-meyvede bulunan doğal vitaminlerden daha fazla yararlanabilmek için ;meyve suları sıkıldıktan sonra yarım saat içinde tüketlimeli, salata yaparken mümkün olduğu kadar az bıçak ile işlem uygulanmasına dikkat edilebilir. Ayrıca salatanın limonu yemeden hemen önce sıkılmasına dikkat edilmelidir.

11- Enerji İçin Karbonhidrat Tüketiniz
Emzirme döneminde hamilelikte olduğu gibi günlük enerjinin %55-60’ını karbonhidratlardan sağlamanız gerekmektedir Burada dikkat edilecek nokta şeker gibi basit karbonhidrat yerine pilav, makarna, patates, ekmek gibi kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. Kilo kontrolü sağlamak açısından iyi olacaktır.

Dyt. Ayşe Korkmaz

Annelik Testi...

30 Haz 2009

Nasıl bir anne olduğunuzu test etmeye ne dersiniz?
Soruları cevaplandırıp seçeneklerdeki sayıları toplayın ve alttaki değerlendirmeden sonuca bakın...

SORULAR

1) Soru :Çocuğunuzla birlikte bir aktivite yapacak olsanız nasıl bir davranış sergilersiniz?
a) Seçim konusunda rehberlik ederim ( 2 )
b) Seçimi ona bırakırım. ( 1 )

2) Soru :İşiniz sizin için ne ifade ediyor?
a) Hayatımdaki en önemli şey ( 0 )
b) Önemli, ancak mümkün olsa çocuklarımla daha çok vakit geçirmek isterdim. ( 2 )

3) Soru :Çocuklarımla daha fazla vakit geçirmek için aktiviteler yapar mısınız?
a) Evet. Bu, benim için önemlidir. ( 2 )
b) Ben özel olarak bir şey yapmam. Onların planlarına dahil olmaya çalışırım. ( 1 )

4) Soru :En yakın arkadaşınız sizi nasıl tanımlar?
a) Bazen çok yoğun çalışıyor çok ( 2 )
b) Çocukları onun her şeyi ( 1 )

5) Soru :Çocuğum okula başladığında “Okul Aile Birliği”, “Sınıf Anneliği” gibi faaliyetlerde yer almayı düşünüyorum.
a) Çok fazla katılmayı düşünmem. ( 0 )
b) Seve seve katılırım. ( 2 )

6) Soru :Küçük çocuklar boş vakitlerini kendi başlarına değerlendirmek istediklerinde:
a) Çok fazla TV seyredip boşa vakit geçirdiklerini düşünürüm. ( 1 )
b) Bağımsızlıklarını kazanmalarında etkili olduğuna inanırım. ( 2 )

7) Soru :Bu ay geç saatlere kadar çalıştığınız için akşam yemeğini hazırlamadığınız oldu mu?
a) İki kereden fazla ( 1 )
b) İki kereden az ( 2 )

8) Soru :İşimle evim arasında denge kurmaya çalıştığımda:
a) İşim önce geliyor ( 0 )
b) Evim önce geliyor ( 2 )

9) Soru :Şu anda piyangodan büyük ikramiye kazansam
a) Hemen istifa eder evde otururum ( 3 )
b) Daha çok eğlence yanı ağır basan bir işte çalışırım. ( 1 )

DEĞERLENDİRME

9 – 13 Puan arası
Kendini de düşünen bir annesiniz. Bu, çocuklarınızı düşünmüyorsunuz anlamına gelmiyor. Aksine onların kendi bağımsız kişiliklerinin oluşmasına yardımcı olmaya çalışıyorsunuz. Tek sorununuz denge kurmakta. Bazen kendi işiniz ya da kendi istekleriniz çocuklarınızdan önce geliyor. Denge kurmayı başarırsanız harika bir anne olacağınıza şüphemiz yok.

14 – 18 Puan Arası
Çocukları deyince akan sular duruyor. Her şey bir yana çocuklarınız bir yana. Bu, bir bakıma güzel bir durum. Ancak kendi hayatınızı da ihmal etmemeniz gerekiyor. Hayatınızda bu dengeyi sağlarsanız çok iyi bir anne olacağınıza eminiz.

Bebek.com

Sizleri ne kadar sevdiğimi söylemeyi unuttum...

14 Haz 2009

Adam, telaşlı, öfkeli bir halde hanımına bağırıp, çağırıyordu. Babalarının sesini duyan iki çocuk ise yataklarından kalkıp salona gelmişti. Babalarının öfkesini görünce, korkmuş, sinmiş halde birer koltukta sessizce oturup kalmıştı.

Adam, çocuklara, hanımın üzüntüsüne aldırmadan söylenip duruyordu:
-Söyledim değil mi, söyledim. Bu gün toplantı olduğunu, açık mavi gömleği ütülemeni söyledim. “Kahverengi gömlekle gidiversen nolur!”muş. Bugün sunum yapacağım, karamsar bir görüntü mü vereyim, dinleyenlerin içi kararsın, bu da projeye verecekleri oyu etkilesin! Bunu mu istiyorsun?
-Tamam bey, bitti işte.

Adam açık mavi göleği hışımla aldı;
-Bitti, tabi bitti ama ben geç kaldıktan sonra bitmiş neye yarar.
Hanımı çocukların korkmuş yüzlerine baktıktan sonra, yine eşini sakinleştirmeye çabaladı;
-Dün bundan da geç çıkmıştın, vakit var, yetişirsin.

-Anlamıyor ki, anlamıyor ki. Bu gün sunumu ben yapacağım.
Herkesten önce gitmeliyim ki, gelecek önemli konuklara ‘Hoş geldi’ demeliyim.
Adam bir sürü söz daha söylenerek, bağırarak çıktı, arabasını çalıştırıp uzaklaştı.
Hanımı, direksiyon başında da öfke saçan eşinin halinden endişelendi, “Bir kaza yapmasa bari…”

Eşi uzaklaşınca, çocuklarının yanına gidip sarıldı, rahatlatmaya çalıştı.
-Madem erkenden kalktınız, hemen size sultanlara layık bir kahvaltı hazırlayıp getireceğim.
Mutfağa geçti, zihnindeki huzursuzluğu dağıtmak için hemen neşeli müzikler çalan bir radyoyu açtı. Ocağa haşlamak için yumurta koydu, cezvede süt ısıtmaya başladı. Masaya zeytin, peynir, reçel koymayı da ihmal etmedi.
Biraz sonra çocuklarına seslendi

-Kahvaltınız hazııır!

Çocuklar kahvaltıya otururken, radyoda müziğin birden kesilmesi dikkatini çekti. Son dakika haberi anonsuyla, radyonun sesini biraz daha açtı. Radyo’da zincirleme bir kaza haberi vardı. Ayrıntılarla biraz sonra birlikte olacağız demişti spiker ama kazanın yerini söylediği andan itibaren o sandalyesine yığılıp kalmıştı. Spikerin bahsettiği kaza yeri, kocasının her gün işe giderken geçtiği dörtlü kavşaktı.
Eşinin bu kavşaktaki trafikten şikayetçi olduğunu, her sabah yoğun bir trafik olduğunu söyleyişi aklına geldi. “Geç kaldım diye acele edip acaba o da…” Aklına gelen düşünce içini daha da yaktı, hemen ayağa kalktı.

-Çocuklar, unutmayın ocağa yaklaşmak yasak. Kahvaltınızı yapıp salona geçin, oynayın. Benim acil bir yere uğramam gerek, kapıyı da kimseye açmayın tamam mı?
Çocukları uslu, söz dinler olduğu halde, çok kısa süreli de olsa evde yalnız bırakmak zorunda kalsa tekrar tekrar tembihte bulunurdu.

Sokağa çıkmak için üzerine bir şeyler aldı, cebine de bir taksi parası aldı. Kapıya yöneldiğinde kocasının bu kazada ölmüş olabileceği endişesiyle kabaran yüreğine daha fazla dayanamayıp, ağlamaya başlamıştı. Göz yaşlarını çocukları görmesin diye, açık olan mutfak kapısına sırtını dönmeye özen gösteriyordu. İçindeki acının kocasının ölmüş olma ihtimali kadar, giderken kendisini kırması ve çocuklarının önünde bağırıp çağırmasından da kaynaklandığını anladı. Oysa her zaman böyle öfkeli değildi.
-Eğer ölürse, çocuklarım babalarını, son gördükleri haliyle mi hatırlayacak? Kalp kıran, öfkeli bir baba olarak mı kalacak akıllarında?

Kapıdan çıkarken, çocuklarına bir kez daha seslenecekti ama artık akan gözyaşları saklanamayacak haldeydi. Hemen kapıyı açıp dışarı çıkmak için hamle yaptı ama karşısında kapıya doğru adım atmakta olan kocası vardı.

Adam, bir an karısının ıslak yanaklarına baktı; “Haberleri mi dinledin?” diye sordu. Hanımı, konuşamadan sadece başıyla onayladı. Adam, önce sarıldı, sonra eşinin yanaklarını sildi.Hanımı zorlukla sordu;

-Hani önemli bir toplantına geç kalmıştın, niye döndün?
-Kaza benim hemen yakınımda oldu. O anda toplantıdan daha önemli bir şeyi unuttuğumu hatırladım. Eğer o kazada ölseydim…

O anda çocuklar da yanlarına gelmiş, babalarının yine öfkeli olabileceğini düşünerek, annelerinin yanında durmuştu. Adam, bütün içten, samimi gülümsemesiyle çocuklarını yanına çağırdı, boyunlarına sarıldı, yanaklarından öptü.

-Ben bu gün büyük bir hata yaptım ve evden çıkarken, sizleri ne kadar sevdiğimi söylemeyi unuttum. Böyle önemli bir şey unutulur mu hiç. Ne yapalım, ben de geri döndüm.

40 Ayette mutluluğun sırrı

28 May 2009

Mutluluğun formülü 40 ayette saklı..

İsra 37: Kibirli olma, alçakgönüllü davran.

Müddesir 1-5: Kendini fazla abartma.

Tekvir 25-27: Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma.

Bakara 156: Çaresizlik tuzağına düşme. Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarma.

Beled 5-6: Her şeye hakim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme.

Hucurat 10: Büyüklük kompleksine kapılıp, insanları ezerek arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma.

Muhammed 7: İyiliği karşılık beklemeden yap.

Rum 21: Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret göster.

Vakıa 83-87: Ölümden korkmak yerine, ölüm gerçeğiyle yüzleş.

Bakara 263: Yaptığın iyilikleri unut. Anlatarak onları kıymetsizleştirme.

Furkan 63: Sana yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine. Öfkenin dinmesini bekle.

İnşirah 1-3: Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur. İhtirasını törpüle.

Maun 4-5: Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma. Söyleyeceklerini iyi tart.

Mücadele 7: Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma.

Rahman 7-9: Çıkarcı olma. Adil davran.

Tekasür 1-2: Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehir etme.

Tevbe 40: En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma.

Fatır 19-22: Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine, senden zor durumda olanları görüp rahatla.

Fecr 27-28: En sevdiğin şeyleri, başkalarıyla paylaşmanın keyfine var.

Hakka 33-35: Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için asla feda etme.

Haşr 10: Muhatabına güvenmek istiyorsan, önce sen güvenilir ol.

Kalem 1-2: Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma. Gücünü insanların yararına kullan.

Münafıkun 4: Bencil olma, tebrik etmeyi bil.

Saff 2: Yalandan uzak dur.

Yusuf 32-33: Modern hayatın çarpıklaştırdığı kadın-erkek ilişkilerinin, hayatını esir almasına izin verme.

Ankebut 41: İyi bir dostun, paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma.

Al-I İmran 92: İyilik yapma arzunu, şarta bağlama. Vermek almaktan daha büyük bir ihtiyaçtır, asla unutma.

En'am 50: Önyargılarla hayatı kendine zehir etme.

En'am 60: Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler, hayatının kâbusu olmasın.

Felak 1-5: Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç.

Hacc 46: Kendini, hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullama.

İbrahim 42: Merhametli olmaktan asla vazgeçme.

İsra 23: Anne ve babana 'off' bile deme.

Nisa 149: Kendini sürekli övmekten uzak dur.

Yunus 12: Vazgeçilmez olmadığını Kabul et.

Enfal 56: Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma.

Furkan 43: Heveslerini kendine ilah edinme.

Necm 3: İnanma duygunu diri tut.

Nisa 58: Karar verirken, vicdanının sesini duymazlıktan gelme

20 Pens'e İslamı satmak

Londra'daki Cami'ye yeni bir imam gönderilmiş. Adam şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman da aynı şoföre rastlıyormuş.

Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 pens fazla vermiş. İmam yanlışlığı oturup da parasını sayınca fark etmiş. Kendi kendine "20 pensi geri versem mi şoföre?" diye düşünüyormuş. Ama içinden bir ses diyormuş ki "çok gülünç bir para ve şoförün umurunda değil. Otobüs şirketi çok para kazanıyor zaten... Sadece 20 pens onlara bir şey yapmaz." Bu parayı saklayabilirim diye düşünmüş, Allahtan gelen bir hediye gibi...

İneceği durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 pensi geri vermiş ve demiş ki: "Paranın üstünü fazla verdiniz."

Şoför gülümsemiş ve demiş ki : "Siz caminin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum, islamı öğrenmek için. Bu yüzden bilerek size fazla para verdim. Nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim."

İnerken imam artık bacaklarını hissetmiyormuş, yere yığılacakmış neredeyse, bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışmış. Gözlerinden yaşlar dökülerek demiş ki:

"Allahım az daha İslamı 20 pense satıyordum!. .."

Aşk her yaşta acı verir...

24 May 2009

Ev işi yaparak zayıflayın...

Ev işi yaparak kolori yakmaya ne dersiniz? Howstuffworks.com sitesinde yer alan habere göre, ev işi yaparak kalorilerinizden kurtulabileceğiniz belirtiliyor. (Kaloriler yaklaşık 70 kilo ağırlığındaki kişiler için geçerli. Kilosu daha fazla olanların daha çok kalori yakmaları gerekiyor) İşte kalorileri eriten aktiviteler:

1.Alışveriş yaparken yorulun: Alışveriş arabasını itmek ve market içinde 1 saatlik gezinti yaklaşık 243 kalori yakmanızı sağlıyor. Markette gezerken tüm besleyici ve sağlıklı gıdaları da tanıyabilirsiniz.

2. Dişlerinizi fırçalayın: Birçok dişhekimi günde iki kez en az 2 dakika süreyle dişlerinizi fırçalamanızı öneriyor. Bu süre içinde sadece 5,7 kalori yakabilirsiniz.

3. Etrafı parlatın: Masalarınızı, raflarınızı ve biblolarınızın tozunu 30 dakika alarak yaklaşık 80 kalori yakarsınız.

4. Ütü yapın: Yaklaşık yarım saatlik bir ütü 76,5 kalori yakmanızı sağlayacak.

5. Evinizi boyayın: Evinizin boyanmaya ihtiyacı var, ancak sizin içinizden gelmiyor mu? 3 saatlik ev boyamanın bin 26 kalori yakacağını bilmek size yardımcı olur mu? Ve bunun ikinci kat boyası bir beden küçülmenizi sağlar.

6. Çamaşır katlayın: Çamaşırlarınızı yıkayıp, kuruttuktan sonra onları yarım saatlik katlama süresi sizden 72 kaloriyi alıp götürecek.

7. Evinizi güzelce temizleyin: Evde biriken çöplerinizden kurtulurken ve evinizi iyice temizlerken 4 saatlik sıkı bir çalışmada tam bin 800 kalori yakabilirsiniz.

8. Yer silin: Yere dökülen süt ya da başka bir şeyi dert etmeyin. Yere dökülen bir şeyi silmek sizden 153 kalori çalacaktır.

9. Çimlerinizi biçin: 1 saat boyunca çimlerinizi biçerek 324 kalori verebilirsiniz. Ancak çim biçme makinesine oturarak ya da makineyi sürerek bu işi yapmanız sayılmıyor. Makineyi itmeniz gerekiyor.

10. Yemek hazırlayın: Akşam yemeğini hazırlamak için geçirdiğiniz 30 dakikalık sürede 74 kalori yakacaksınız. Ancak yemekte bu kalorileri geri almamak için, yüksek kalorili, yağlı yemekler yerine sağlıklı olan meyve ve sebzeleri tercih edin.

11. Eşyalarınız yerlerini değiştirin: Hep aynı düzende oturmaktan sıkıldınız mı? 1 saatlik bir eşya taşımanın bedeli 504 kalori.

12. Kar küreyin: Ilık iklimde yaşıyorsanız şansınız yok, ancak karlı bir şehirdeyseniz yarım saat kar küreyerek 202,5 kalori yakabilirsiniz.

13. Halılarınızı elektrikli süpürgeyle süpürün: 20 dakikalık bir süpürge işi yaklaşık 56 kalorinin yanmasını sağlıyor.

14. Arabanızı yıkayın: Arabanızı 20 dakika yıkayarak 102 kaloriden kurtulabilirsiniz.

15. Koyun yerine kalorilerinizi sayın: Hatta uyurken bile kalorilerinizi sayabilir ve 8 saatlik güzel bir uyku ile 360 kalorinize elveda diyebilirsiniz.

16. Bahçenizi güzelleştirin: 2 saatlik bahçe işi 648 kaloriden fazlasını yakmanızı sağlıyor. Aynı zamanda bahçenizi kazarken sağlıklı sebze ve meyveler yetiştirebilirsiniz.

17. Formda olmak için tıklayın: Hatta televizyon izlemek bile bir şeydir. Televizyon önünde 1 saat geçirerek 72 kalori yakabilirsiniz. Tabi ki, aynı anda toz alırsanız..

Nasıl bir annesiniz?

12 May 2009

Nasıl bir anne olduğunuzu merak ediyorsanız testimizi çöebilirsiniz...
SORULAR

1) Soru :Çocuğunuzla birlikte bir aktivite yapacak olsanız nasıl bir davranış sergilersiniz?
a) Seçim konusunda rehberlik ederim ( 2 )
b) Seçimi ona bırakırım. ( 1 )

2) Soru :İşiniz sizin için ne ifade ediyor?
a) Hayatımdaki en önemli şey ( 0 )
b) Önemli, ancak mümkün olsa çocuklarımla daha çok vakit geçirmek isterdim. ( 2 )

3) Soru :Çocuklarımla daha fazla vakit geçirmek için aktiviteler yapar mısınız?
a) Evet. Bu, benim için önemlidir. ( 2 )
b) Ben özel olarak bir şey yapmam. Onların planlarına dahil olmaya çalışırım. ( 1 )

4) Soru :En yakın arkadaşınız sizi nasıl tanımlar?
a) Bazen çok yoğun çalışıyor çok ( 2 )
b) Çocukları onun her şeyi ( 1 )

5) Soru :Çocuğum okula başladığında “Okul Aile Birliği”, “Sınıf Anneliği” gibi faaliyetlerde yer almayı düşünüyorum.
a) Çok fazla katılmayı düşünmem. ( 0 )
b) Seve seve katılırım. ( 2 )

6) Soru :Küçük çocuklar boş vakitlerini kendi başlarına değerlendirmek istediklerinde:
a) Çok fazla TV seyredip boşa vakit geçirdiklerini düşünürüm. ( 1 )
b) Bağımsızlıklarını kazanmalarında etkili olduğuna inanırım. ( 2 )

7) Soru :Bu ay geç saatlere kadar çalıştığınız için akşam yemeğini hazırlamadığınız oldu mu?
a) İki kereden fazla ( 1 )
b) İki kereden az ( 2 )

8) Soru :İşimle evim arasında denge kurmaya çalıştığımda:
a) İşim önce geliyor ( 0 )
b) Evim önce geliyor ( 2 )

9) Soru :Şu anda piyangodan büyük ikramiye kazansam
a) Hemen istifa eder evde otururum ( 3 )
b) Daha çok eğlence yanı ağır basan bir işte çalışırım. ( 1 )

DEĞERLENDİRME

9 – 13 Puan arası
Kendini de düşünen bir annesiniz. Bu, çocuklarınızı düşünmüyorsunuz anlamına gelmiyor. Aksine onların kendi bağımsız kişiliklerinin oluşmasına yardımcı olmaya çalışıyorsunuz. Tek sorununuz denge kurmakta. Bazen kendi işiniz ya da kendi istekleriniz çocuklarınızdan önce geliyor. Denge kurmayı başarırsanız harika bir anne olacağınıza şüphemiz yok.

14 – 18 Puan Arası
Çocukları deyince akan sular duruyor. Her şey bir yana çocuklarınız bir yana. Bu, bir bakıma güzel bir durum. Ancak kendi hayatınızı da ihmal etmemeniz gerekiyor. Hayatınızda bu dengeyi sağlarsanız çok iyi bir anne olacağınıza eminiz.

Dualardan Bir Bahar / Ümit Şimşek

6 May 2009

Yeryüzünün canlandığı her haliyle "Yaradanın emriyle uyanıyorum" dediği şu günlerde Ümit Şimşek'in kaleminden çıkan şu şiir insanı alııp başka alemlere götürüyor...

DUALARDAN BİR BAHAR
Ağacın ücra bir köşesinden,
sessizce bir dua yükseldi bir bahar sabahı.
Canlanmak istedi kuru dal parçası.
Oysa can nedir, bilmezdi.
Bilse de çoktan unutmuştu.
Aylar var ki cansız ve kuru,
bir iskelet gibi uyuyordu öylece.
Hayata kavuşmak, ondan beklenecek en son şeydi.

```

Çok geçmedi.
Birşeyler olmaya başladı dal parçasının üzerinde.
Bir tomurcuk uyanıverdi.
Hayat belirtileri başladı.
Yağmurla ıslandı tomurcuk. Güneşle ısındı. Rüzgârla nefes alıp verdi.
İstediği herşey onlarda vardı. Birtek şey dışında:
Hayat.
Ne yağmurda can vardı, ne ışıkta, ne havada.
Onlar, kendilerinde olmayanı bir kuru dal parçasına bağışlayamadılar.
Tomurcuk dualarla can buldu.

```

Ağaç, yüzlerce dalıyla dua etti can bulmak için.
Dualara cevap gecikmeden geldi.
Binlerce tomurcuk fışkırdı yüzlerce daldan.
Onlar da daha hayata gözünü açmadan duaya durdular.
“Âmin” dedi bulutlar.
“Âmin” dedi güneş.
“Âmin” dedi atmosfer.
“Âmin” dedi toprak, binlerce tomurcuğun duasına.
Yağmurla, ışıkla, rüzgârla cevap yağdı dualara haftalar boyu.
Sonunda, bir iskelet gözler önünde canlandı.
Ve ağaç, can bulan ellerini tekrar semaya açtı.
Yüzlerce dalıyla değil, on binlerce eliyle dualar sundu Yer ve Gökler Rabbine.
Onu bir dille değil, on binlerce diliyle zikretmek istedi.

```

Ağacın kendisi bir elden, yahut bir dilden başka birşey değildi.
O da yeryüzünün bir köşesinde, bir ovanın dillerinden biriydi.
Yeryüzünden sessizce dualar yükseldi bir bahar sabahı.
Toprak can bulmak istedi.
Ölmüş ağaçlardan ve bitkilerden ellerini semaya açtı.
Aynı anda her karışından binlerce dua yükseldi ovaların.
Gökler gürledi, güneş gülümsedi, rüzgâr müjdeler taşıdı uzaklardan.
Bir yağmurla, bir güneşle, bir havayla, sayısız dualara cevap geldi.
Her damlası bir cevaptı yağmurun.
Her parıltısı bir cevaptı güneşin.
Her nefesi bir cevaptı havanın.
Onları, dualara cevap veren gönderdi.

```

Cevaplara karşılık, yeni dualar yükseldi yerin her köşesinden.
Sayısız ağaçlar, sayısız çiçekler saf saf olup yakardılar.
Farklı dillerle, hep birlikte andılar kendilerine can vereni.
Dualar okundu yeryüzünün renk renk tebessümünde.
Baharın yüzünde gülen, duanın güzelliğiydi.

Anne sütü nasıl verilir?

2 May 2009

Beklerin ilk 4 ayında mümkünse 6 ayında, su dahi almaksızın anne sütü ile beslen mesi gerektiği bilinmektedir.

Bebeğin tüm biyolojik ihtiyaçları için en iyi ve eksiksiz besin, Anne sütüdür. Bebeğin sağlıklı gelişmesini, büyümesini ve hastalıklardan korunmasını sağlar.

Emzirme, bebeğinizle sizin arasında sağladığı yakın temas nedeniyle özel bir bağ oluşmasına neden olur. Bebeğiniz doğduktan sonra ilk yarım saat içinde, sütünüzün gelmesini beklemeden ve kesinlikle şekerli su vermeden, mutlaka onu emzirmelisiniz.

İlk 48 saat içinde sık emzirmek, sütün yeterliliği açısından önem taşır .Çünkü sık emzirmeye bağlı olarak süt salgısında artma olacaktır. Bu nedenle, sütünüz henüz gelmemiş bile olsa, sık emzirmeye devam edin.

Kolostorun adı verilen ilk süt, protein bakımından oldukça zengindir ve içinde bebeği bulaşıcı hastalıklardan koruyacak bol miktarda antikor taşımaktadır. Kıvamı koyu ve sarımsı bir rengi olan kolostrum, sonraki birkaç gün içinde normal anne sütüne dönüşecektir.

Kolostrum sıvısı, hamileliğinizin yedinci ayından sonra sağlıyabilir. Bu aylarda dış altında memenin ayla kısmına (meme başı etrafında bulunan koyu renkli kısım), baş ve işaret parmaklarıyla yapılacak kısa masajlar, süt kanallarının açılmasına yardımcı olabilir.

Bebeğinizi emzirmeden önce ellerinizi yıkayın. Yeni kaynatılmış ılık suya batırdığınız pamukla meme başlarınızı silin. Bebeğinizi mümkün olduğu kadar dik bir pozisyonda kucağınızı alın. Meme başınızı bebeğin yanağına değdirerek onun içgüdüsel olarak memenize yönelmesini sağlayın. Bebeğinizin, meme başını çevresindeki meme başını çevresindeki koyu renkli kısımla (ayla) birlikte ağzına almasını sağlayın. Böylece, bebek bu kısma dudaklarıyla bastırdıkça meme başından süt gelir. Sadece meme ucunu emerse yeterli süt alamayacaktır.

Kekik yağının faydaları

Kekik yağı: Dahili olarak kurt düşürücü, safra artırıcı ve ağrı dindirici, harici olarak ise antiseptik olarak kullanılmaktadır.

• Kekik yağı banyoda sürüldüğünde romatizma ağrılarını büyük oranda azaltmaktadır.

• Kuru saçlara sürüldüğünde saçın beslenmesine yardımcıdır.

• Bronşit, nezle, grip gibi solunum yolu rahatsızlıklarına ve diş eti iltihaplarına iyi gelir.

• Alyuvar oluşumunu da artırdığı bilinir.

• Yara ve yanıklarda antiseptik olarak kullanılan kekik yağının gastrit gibi mide rahatsızlıklarına da yardımcı olduğu bilinir.

Kullanımı: Yarım fincan suyun içine 2-3 damla katılarak ya da şeker üstüne damlatılarak kullanılır. Ancak, fazla miktarda içilmesi sakıncalıdır.

Parmak uçları ile masaj şeklinde de kullanılabiliyor.

Uyarı: Kekik yağı yakıcı yağlardan olduğundan cilde sürmeden önce zeytinyağı,susam yağı,badem yağı gibi yağlarla yumuşatılmalıdır.

Çayın besin değeri



Demlenme sırasında suya geçebilen öğelerinden yararlanılır. Bunun başında kafein gelir. İki - üç dakika 180 mililitre kaynar suyla demlenmiş çayda, 30 miligram civarında kafein bulunur. Demlenme süresi uzadıkça, bu miktar yaklaşık 60 miligrama çıkabilir. İçilen sade çayda protein, yağ ve karbonhidrat gibi makro besin öğeleri hemen hemen yoktur.

Çay, minerallerden potasyum ve flor için önemli kaynak sayılabilir. Bir fincan çay 60 - 70 miligram potasyum ve 0.10 - 0.12 miligram flor sağlar. Çay manganez açısından zengindir. Bir fincan çaydaki miktarı 0.1 - 0.3 miligram arasında değişir.

Çay, kafein içeriğinden dolayı “uyuklamayı önleyici”, “kişiyi daha uyanık ve dikkatli duruma getirici” olarak bilinir. Ancak kafeinin sinir sistemi üzerine olan uyarıcı etkisi bireyden bireye değişir her bireye bu etkiyi yapmayabilir. Araştırmalarda, bazı kişiler, 150 - 200 miligram kafein aldıklarında rahat uyuyamadıklarını belirtmiştir.

Bunun yanında, sürekli kafeinli içecek alanlarda uyku bozukluğu gözlenmemiştir. Buna göre, bireyler kafeine alışkanlık geliştirmektedir. Bu nedenle, bazı kişiler alışkın oldukları içimde çay ya da kahve alamadıklarında, huzursuzluk ve baş ağrısı gibi belirtilerden yakınmışlardır. Kafeinli içecek verildiğinde, bu belirtiler ortadan kalkar. Ancak bu alışkanlık, bağımlılık niteliğinde kabul edilmemektedir.

Bahar yorgunluğuna karşı basit önlemler

22 Nis 2009

Son günlerde sabahları daha geç uyanıyor ya da günlük aktivitelerden daha mı çabuk yoruluyorsunuz? Ya da her zamanki saatinizde uyuduğunuz halde sabahları yorgun uyandığınız oluyor mu? Cevabınız evet ise; bahar yorgunluğu sizi etkisi altına almış olabilir..

Bu aylarda sıklıkla alerjik reaksiyonlar, kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları, romatizma, solunum yolu hastalıkları ve mide rahatsızlıklarında nisbi bir artış olabiliyor. Her canlı gibi bizler de şu günlerde değişen hava koşullarına ayak uydurmakta zorlanabiliriz. Kimi zaman bu uyum süreci çeşitli rahatsızlıklar yüzünden uzayabilir yada bozulabilir.Halsizlik bulantı Midede ekşime yada yanma gibi bulgular sık görülebilir. Çarpıntı, kas yorgunluğu ve uykuya meyil yada uykusuzluk gibi şikayetlerlew karşılaşmak mümkün.

Güneşin sıcak yüzünü bize göstermeye başladığı bu günlerde, bol bol güneşlenmenin fiziksel sağlığımız kadar, ruh sağlığımız ve zihin sağlığımız açısından da oldukça faydalı olduğu bariz bir gerçek. Bu günlerde uzun yürüyüşler yapmak eksersiz yanında sebze ve meyvelerden doğal vitaminler almak yanında ve bol su ile desteklememiz halinde bir çok olumsuzluğa karşı vücut direncimizi artırabiliriz.

Bahar ayları ile birlikte havadaki ısı değişimleri sonucu özellikle tansiyon, şeker, alerji, astım, mide ülseri gibi hastalıklar daha çok görülme eğilimine girer.
Bu hastalıklar ile yaşayan kişilerin gerekli önlemleri eksiksiz almalarında sonsuz yararlar var. Bu tür hastalık eğilimi olan kişilerin ilaçlarını düzenli kullanılması, verilen beslenme programına her zamankinden daha çok özen gösterilmesi gerektiğine inanıyorum.

Çeşitli rahatsızlıkları olan insanlarda bu rahatsızlıkları tetikleyen baharayları, sağlıklı insanların genel vücut sağlığı üzerinde de olumsuz etkiler oluşturabilir.. Sabahları uyanmada zorluk yada daha kolay yorulma görülebilir.,Tüm vücutta yada eklemlerde hissedilen yaygın ağrılar halsizlik yorgunluk bitkinlik gibi şikayetler ile karşı karşıya kabiliriz.

Tüm bunlar niçin oluyor sorusunun cevabini kısaca hatırlayalım: insan metabolizmasının bahar aylarına göre yeniden ayarlanmasındaki uyum gecikmesi . Bahar aylarında atmosferdeki elektrik yükünün değişimi mağnetik alanda meydana gelen doğal farklılıklar ve çevremizdeki ıyon dengesinin bozulması gibi bir çok sebep bu problemleri yaşamaya yatkın hale gelmemizi sağlıyor..

Özellikle şehirlerde yaşayan insanlar hava akımının daha az olması gibi nedenlerle elektrik yükünden daha fazla etkilendiklerini biliyoruz. Pozitif etkinin insanlara canlılık getirdiğini, negatif etkinin ise yorgunluk halsizlik gibi, adı üzerinde negatif sonuçlara neden olduğunu da biliyoruz.

Bu günlerde birçoğumuzu pençesi altına almış olan mevsimsel yorgunluk ve bitkinliğe karşı neler yapabiliriz?

1-Günlük sıvı ihtiyacımız artmıştır.Çünkü hem havaların ısınması hemde hücrelerimizin iyon dengesinin düzenlenmesi aldığımız sıvı miktarını artıralım...

2 – Pamuklu ter çekme gücü fazla gözeneklı giysileri tercih edelim ki ısı metabolizmamızın ayarlanmasında vücudumuza yardımcı olsun..

3- B ve C vitaminlerine bu aylardadaha çok muhtacız. . Bu vitaminler en çok sebze ve meyvelerde bulunduğu için, daha çok meyve ve sebze tüketmek vücut direncimizi korumamıza yardımcı olacaktır.

4-Kış mevsiminde soğuklardan yıpranmış olan cildimizi besleyici kremlerle masaj yapıp kan akımını canlandırabiliriz.

5- Yatış ve kalkış saatlerimizi iyi ayarlayarak bu günlerde vücudumuzun dinlenmesinde en önemli gıdalardan olan uyku ihtiyacını tam karşılamalıyız. sabahları da aynı saatte uyanmaya çalışmak;

6- Uyku düzenimizin aksamaması gün içinde yorgun düşmemizi engelleyecektir.

7- Ekzersiz ve doğal yürüyüşler fiziksel ve ruh sağlımıza iyi gelecektir. Eğer uzun yürüyüşlere çıkamıyorsak; sabahları açık pencere önünde yapacağımız basit jimnastik hareketleri bile, dolaşım sistemimizin harekete geçmesini sağlayıp, bizi daha canlı kılacaktır.

8- Ilık banyo alışkanlığı kazanmak, hem cilt sağlığımıza hem temiz olma hissinin verdiği mutluluk ile ruh sağlığımıza, hem de alerjik reaksiyonlara neden olan polenlerin vücudumuzdan temizlenmesine yardımcı olacaktır.

9- Alkol, sigara gibi kötü alışkanlıkları hemen bırakmak fiziksel olarak canlılık verecektir.

10- Özellikle bu aylarda kış mevsimindem kalma alışkanlıkların başında gelen rafine ürünler , pasta, asitli içecekler ve konserve sebzeler gibi yapay ürünler yerine, vitamin değeri yüksek meyve salataları, taze sebze yemekleri, portakal suyu gibi besinleri tercih etmek sağlığımızı korumak açısından önemli bir aşama olacaktır.

11-Bahar aylarında zinde ve sağlıklı kalmak istiyorsak yukardaki basit önlemleri uygulamanızı öneriyorum denediğinizde ne kadar işe yaradığını göreceksiniz.

En sağlıklı yiyecekler

21 Nis 2009

New York Times, az tüketilen ama sağlık için en faydalı 11 besini internet sitesinde duyurdu, en çok okunan haber oldu.

Daha önce nelerin yenmesi ve yenmemesi üzerine pek çok liste hazırlayan ünlü beslenme uzmanı Jonny Bowden’ın özellikle ‘Dünyadaki en sağlıklı 150 yiyecek’ adlı kitabı büyük ilgi görmüştü. Ancak guava ya da kurt üzümü (goji berries) gibi süpermarkette çok da kolay bulamayacağımız yiyeceklerin de yer aldığı liste, yazarın sevdiği ve bulması kolay yiyeceklerin yer aldığı biçimde yenilendi.

İşte ünlü beslenme uzmanı Jonny Bowden’in kaleme aldığı haberden öneriler…

Pazı: Gözlerin korunmasında önemli olan Karatonaidle yüklüdür.
Nasıl Yenmeli: Doğranmış ve zeytinyağında sotelenmiş olarak yenilebilir.

Pancar: Bowden, pancarı kırmızı ıspanak olarak düşünün diyor. Çünkü pancarda, folit asitin yanı sıra kanserle savaşta önemli olan doğal kırmızı pigmentler bol miktarda bulunuyor.
Nasıl yenmeli: Taze, çiğ ve rendelenmiş olarak salatalarda kullanılabilir. Pişirmek antioksidan özelliğini düşürecektir.

Lahana: Kanserle mücadele eden enzimleri destekleyen sülforafen, lahana da bol miktarda bulunmaktadır.
Nasıl yenmeli: Asya usulü lahana salatası ya da burger ve sandviçlerde kıtır olarak tüketilebilir.

Tarçın: Kan şekeri ve kolstrolün kontrolünde yardımcıdır.
Nasıl yenmeli: kahve gibi sıcak içeceklere serpilmelidir.

Nar: Kan basıncını yani tansiyonu düşürür ve antioksidant yüklüdür.
Nasıl yenmeli: Taze yenebilir ya da suyu içilebilir.

Erik kurusu: Antioksidant yüklüdür.
Nasıl yenmeli: Pestil olarak ya da pişirilerek yenebilir.

Kabak çekirdeği: Balkabağının en besleyici yeri çekirdeğidir. Kabak çekirdeği erken ölüm riskine karşı etkili magnezyum deposudur.
Nasıl yenmeli: Çerez olarak ya da salatalarda kullanılabilir.

Sardalye: Dr. Bowden, sardayeyi ‘sağlık konservesi’ olarak nitelendiriyor. Omega 3 yönünden zengin olan sardalye, doğal yollardan cıva içermez ve kalsiyum deposudur. Ayrıca demir, magnezyum, fosfor, potasyum, çinko, bakır ve manganezin yanı sıra B vitaminin tüm çeşitlerini içerir.
Nasıl yenmeli: Zeytinyağı ya da sardalye yağı içinde dinlendirilen sardalyeler tek başına ya da salata içinde yenilebilir.

Zerdeçal: ‘Baharatların süperstarı’ zerdeçal, kansere ve iltihaplara karşı güçlü özellikleri vardı.
Nasıl yenmeli: Sahanda yumurta ya da her türlü sebze yemeğinde kullanılabilir.

Yabanmersini: Pek çok meyve ve sebzeyi dondurarak saklamak, besleyiciliklerini azaltsa da bu durum yabanmersini için geçerli değildir. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda yabanmersininin daha iyi bir hafıza ile ilişkili olduğu görülmüştür.
Nasıl yenmeli: Yoğurt ya da sütle birlikte veya bademle beraber yenmesi tavsiye edilir.

Balkabağı: Az kalori ile uzun sure tok tutar. Ayrıca bu yüksek lifli sebze bağışıklık sistemini uyaran vitaminlerce zengindir.
Nasıl yenmeli: Tarçın, hindistancevizi ve çok az tereyağı ile karıştırılarak yenebilir.

Lale resimleri

20 Nis 2009

En güzel lale resimleri...
Resimlerin büyük halini görmek için üzerine tıklayın.

Hayat bu daha ne olsun / Can Yücel

14 Nis 2009

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,
Bak güzelim kahvaltının keyfine.
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine,
seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa ,
çocuk görürsen yanağından makas al.
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,
sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,
hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,
yüzünde güller açtıracak.

Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil,
vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..

Arkadaşım,
hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

Kadın Dili "Bükçe"

13 Nis 2009


Hep erkekler yakınır ya 'kadınların dilini çözen varsa bana da söylesin' diye müjde işte kadınların dili çözülmüş. Hikayede, baba evlenmek üzere olan oğluna kadınlarla mutlu yaşamak için tavsiyede bulunur.

Babanın keşfi müthiştir. 'bükçe' yani 'kadın dili' devamını hikayede okuyabilirsiniz. Hikaye Esin Maraşlı'nın 'Eşimle tanışmayı unutmuşuz' kitabından alıntı. Hikaye biraz uzun fakat çok hoş ve bir itirafta bulunayım doğru yanları da çok hani ;)

İşte hikayemiz:


"Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak ona öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öğüt vermeme izin vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder. İş yerimden oğluma telefon açtım, 'Akşam yemeğini dışarıda birlikte yiyelim.” dedim. Deniz kenarındaki bu şirin lokantada şimdi onu bekliyorum. Geliyor aslan parçası, yakışıklılığı da aynı ben. Yan masadaki kızlar gözleriyle oğlumu süzüyorlar. Bakmayın kızlar, onu kapan çoktan kaptı. Hoş beşten sonra konuya giriyorum.

Oğlum haftaya düğünün var, bir baba olarak sana bazı konularda yol yordam göstermem gerekiyor.
Çocukluğunda suç işlediği zamanlardaki gibi birden bire kızardı. Kerata ne anlatacağımı zannettiyse!
-Baba ben yirmi altı yaşındayım, bazı şeyleri biliyorum artık.
-Ah senin o biliyorum zannettiğin konularda da çok bilmediğin çıkacak ama ben o konulardan bahsetmeyeceğim. Keşke konuşabilseydik ama henüz o kadar modern olamadım.
Rahat bir nefes aldı. Bu arada yemeklerimiz de geldi. Oğlumla şöyle keyif yaparak muhabbet edelim bakalım.
-Kaç dil biliyorsun oğlum sen?
-İngilizce, Fransızca, bir de Türkçe'yle üç dil oluyor.
-Bugün ben sana dördüncü dili öğreteceğim. Dilin adı Bükçe. Kadınlar tarafından kullanılır. Sen buna 'kadın dili” de diyebilirsin.
Güldü. Güldüğü zaman benim yanağımdaki gibi küçük bir gamzesi var, o ortaya cıkıyor.
-Kadınların ayrı bir dili mi var?
-Tabii ki. Eğer kadın dilini bilirsen bir kadınla yaşamak dünyanın en büyük zevkidir, ama bu dili bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir kadınla mutlu olmak isteyen her erkek Bükçe'yi öğrenmeli.

İyi de niye Bükçe?
-Çünkü kadınlar konuşurken, genellikle söyleyecekleri sözü net söylemezler. Eğip bükerler; onun için dilin adını ;Bükçe” koydum.

-'Bükçe zor bir dil mi baba?” diye sordu gülerek.

-Bana bak, çok önemli bir konu ama eğleniyor gibisin, biraz ciddiye al. Bir kadınla mutlu olmak istiyorsan bu dili bilmen çok önemli. Çünkü kadınlar sözü bükerek bükçe konuşurlar sonra da senin sözün doğrusunu anlamanı beklerler. Felsefesini anlarsan kolay, anlamazsan zor. Mesela Çinli bir karın var, sen karına sürekli Fransızca "seni seviyorum” diyorsun ama karın hiç Fransızca anlamıyor. Fransızca "seni seviyorum” un onun için bir anlamı yoktur. Ona Çince seni seviyorum dediğinde seni anlayabilir.

-Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence kadınlar neden bizimle aynı dili konuşmuyorlar, söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar ?

-Bence bir kaç sebebi var. Birincisi, duygusal oldukları için, hayır cevabı alıp kırılmaktan korktuklarından sözlerini de dolaylı söylüyorlar. İkincisi, kadınlar dünyaya annelikle donanımlı olarak gönderildikleri için onların iletişim yetenekleri çok güçlü.

-Bu konuda biz erkeklerden bir sıfır öndeler yani.

-Ne bir sıfırı oğlum, en az on sıfır öndeler. Düşünsene, henüz konuşmayan, küçük bir çocuğun bile yüz ifadesinden ne demek istediğini hemen anlıyorlar. İşin kötüsü kendileri leb demeden leblebiyi anladıkları için biz erkekleri de kendileri gibi zannediyorlar. Onun için leb deyip bekliyorlar. Hatta bazen, leb demek zorunda kaldıkları için bile kızarlar. "Niye leb demek zorunda kalıyorum da o düşünmüyor?” diye canları sıkılır.

-Biz de bazen Canan'la böyle sorunlar yaşıyoruz. 'Niye düşünmedin?” diye kızıyor bana.

-Kızarlar oğlum, kızarlar. Kadınlar ince düşüncelidirler, detaycıdırlar, küçük şeyler gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendileri gibi düşünceli olmamızı beklerler, fakat erkekler onlar gibi değil. Biz bütüne odaklıyız, onlar detaya. Beyinlerimiz böyle çalışıyor.

-Ne olacak baba o zaman, yok mu bu işin çaresi?

-Var dedik ya oğlum, Bükçe'yi öğreneceksin, bunun için buradayız. Hazır mısın?

-Hazırım baba.

-Bükçe bol kelime kullanılan bir dildir. Biz erkeklerin on kelime ile anlattığı bir konu, Bükçe'de en az yüz kelime ile anlatılır. Dinlerken sabırlı olacaksın. Mesela karın o gün kendine elbise aldı, diyelim. Bunu sana 'Bugün bir elbise aldım.” diye söylemez. Elbise almak için dışarı çıktığı -ndan başlar, kaç mağazaya gittiğinden, almak için kaç elbise denediğinden, indirimlerden, yolda gördüğü tanıdıklarından, alırken yaptığı pazarlıktan devam eder ve sana kocaman bir hikaye anlatır.

-Hikaye dili yani.

-Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla, 'Hikaye anlatma, ana fikre gel, kısa kes.”
demeyeceksin. Böyle bir şey dediğinde bittin demektir. İster öyle de, istersen 'seni sevmiyorum.” de. İki durumda da 'seni sevmiyorum” demiş olacaksın.

-Ne alakası var baba 'seni sevmiyorum” demekle 'kısa anlat” demenin?

-Çok alakası var. Kadınlar dinlenmedikleri zaman sevilmediklerini düşünürler.

-Bu önemli. Bükçe'de dinlemek sevmektir diyorsun.

-Aynen öyle. Devam edelim. Bükçe ima dolu bir dildir. Kadınlar konuşurken bir şeyler ima etmeyi severler. Biz erkekler de imalı konuşuyoruz diye düşünürler ve gözlerimizle onlara ne demek istediğimizi çözmeye çalışırlar. Oysa erkeklerin ima yeteneği pek gelişmemiştir. Bizim kastımız söylediğimiz şeydir.

-Geçen hafta Canan bana 'Bir kaç kilo daha versem gelinliğin içinde daha iyi duracağım.” dedi. Ben de 'Böyle de iyisin.” dedim. Canı sıkıldı, bir kaç saat surat astı. ";Neyin var?” diye sordum. 'Hiçbir şeyim yok.” dedi. Sence nerede hata yaptım?

-'Böyle de iyisin” derken o 'de” ekini orda kullanmamalıydın. Canan bunu şöyle anlamıştır. 'Böyle de fena sayılmazsın, eh işte, idare edersin ama tabi daha da iyi, daha da güzel olabilirsin.”

-Peki ne demem gerekiyordu?

-Şunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa, kesinlikle iltifat bekliyorlardır. Es kaza eleştirmeye kalkarsan yandın. Bunu hiç unutmazlar. O gün 'Hayatım sen zaten Çok güzelsin, kilo vermeye falan bence ihtiyacın yok.” deseydin, günün zehir olmazdı. Mesela bir gün kucağına oturup 'Ağır mıyım?” derse sakın ;Evet, biraz” falan deme 'Hayır” de. Yoksa bir daha kucağına oturmaz.

-Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her giydiği yakışır ve her kadının annesi bir hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa yapsınlar.

-Aferin oğlum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmişsin. Kadının, kendi anne babasıyla sorunu olsa, kendi eleştirir ama asla senin eleştirmeni kabul etmez. Bunu kendine hakaret olarak alır.

-Ve asla unutmazlar, değil mi?

-Aynen öyle. Yıllar once annene, annesi için 'Biraz cimri.” demiştim. Hala 'Sen benim annemi sevmezsin.” der ve annesi bize bir şey aldığında gözüme sokar, en çok göreceğim yere koyar.

-Hadi o konularda dilimi tutarım da, şu ima işini çözmek zor geldi.

-Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi imaları anlayacaksın ama 'Sen şunu mu demek istiyorsun?” diye asla yüzüne vurmayacaksın.

-Anladım. Anlayacaksın ama anladığını belli etmeyeceksin. Buna şöyle de diyebiliriz. O beni iğnelediğinde 'Niye bana iğne batırıyorsun?” Diye sormayacağım, o iğneyi ben kendi kendime batırmışım gibi yapacağım.

-Güzel ifade ettin oğlum. Mesela dün öğlen annen beni aradı. 'Akşama tok mu geleceksin?” diye sordu. Beni biliyorsun akşam yemeklerinde hep evdeyimdir. Kırk yılda bir dışarıda yerim onu da haber veririm. Tabi ben hemen anladım annenin ne demek istediğini. 'Tok gel, yemekle uğraşmak istemiyorum” demek istiyor. Anladım ama tabi 'Ne demek istiyorsun?” demedim.

-Dün çok yorulmuştu baba, düğün alışverişine çıkmıştık.

-Bunun pek çok sebebi olabilir. Yorulmuş olabilir, bir kabul gününden tok gelmiş olabilir, bin beş yüzüncü diyetine başlamış ve o gün yemekle uğraşmak istemiyor olabilir. Ama bunu biz erkekler gibi kısa yoldan "Canım benim karnım tok, sen de dışarıda bir şeyler ye, ya da yorgunum, gelirken bir seyler getir yiyelim.” demez. Sanki böyle derse, iyi ev kadını rütbesi tozlanacak, mevki kaybedecek. İlla Bükçe anlatacak, asık bir yüzle karşılaşmamak için senin de anlaman gerekiyor. 'Hayır, evde yiyeceğim ama istersen hazır bir şeyler alıp geleyim, ne dersin?”dedim. 'Tamam.” dedi. Döneri sever biliyorsun, dün eve giderken, ekmek arası döner yaptırdım. Onun dönerini de porsiyon yaptırdım. Bunu düşündüğüm için ayrıca sevindi. O da diyette, düğünde daha zayıf görünme derdinde bu sıralar.

-Bu Bükçe'de kısa konuşma yok mu baba?

-Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın konuşmuyorsa ya da kısa konuşuyorsa kesin ciddi bir sorun var demektir. Mesela baktın canı sıkkın, soruyorsun, 'Neyin var?” diye. 'Hiçbir şeyim yok.” diyorsa, aman bir şeyi yokmuş diye bırakma. Yoksa az sonra, çok ilgisiz olduğundan yakınarak, ağlamaya başlar.

-Bükçe'de 'Hiçbir şey yok.” demek ";Çok şey var, benimle ilgilen.” demek oluyor, o zaman.

-Evet. Biz erkekler 'Bir şey yok.” diyorsak ya gerçekten bir şey yoktur, sadece başımızı dinlemek istiyoruzdur ya da bir sey vardır ama; 'Şu anda konuşacak bir şey yok.” diyoruzdur. Her ikisinde de konuşmak istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi olarak gördükleri için "Bana değer veriyorsan, ilgilen ki anlatayım.” demek istiyordur. Çok nadiren gerçekten anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne varıp bunaltmayacaksın tabi.

-Bir arkadaşım da 'Kadınların ‘Peki.' demesi tehlikelidir” demişti.

-Doğru. Bir kadının ağzından çıkan kuru bir 'peki', ‘olur', ‘tamam' her zaman tehlikelidir. Bu Bükçe'de 'Şimdi tamam diyorum ama acısını daha sonra çıkaracağım.” demektir. Sana en kısa zamanda kesin bir ceza keser. Fakat pekinin yanında 'Peki canım, olur hayatım” gibi bir hoşluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.

-Zor bir dil baba.

-Yok yok gözün korkmasın, her yabancı dil gibi. İlk başlarda biraz çalışacaksın, pratik yapacaksın, bazen hatalar yapacaksın, dikkat edeceksin sonra otomatiğe bağlanırsın. Kolay yanı şu; senin bükçe konuşman gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.

-Anlamak da pek kolay değil ama.

-Korkma, o kadar zor değil. En önemli kuralları ben sana öğretiyorum zaten. Devam edelim. Kadınlar istediklerini söylemek zorunda kalınca, düşünemediğimiz için biz erkeklere kızarlar ve konuşurken suçlayarak konuşurlar; fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz zannederler.

-Nasıl yani?

-Mesela, karın sana 'Ne zamandır dışarı çıkmadık.” derse bunu suçlama olarak üstüne alma, canı seninle gezmek istiyordur, bunu sen düşünüp teklif etmediğin için kalbi kırılmıştır. Maksadı seni suçlamak değildir. 'Daha geçenlerde gezmeye gittik.” gibi bir savunmaya girme. "Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda gideriz.” de, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi olur.

-Küçük ama önemli detaylar.

-Aynen öyle. Mesela karın 'Üşüdüm.” diyorsa, "Üstünü kalın giy.” demeni ya da kombiyi açmanı değil, ona sarılmanı istiyordur.

-Keşke okullarda öğretselerdi biz erkeklere Bükçe'yi. Ne kadar erken başlasak o kadar çabuk kavrayabilirdik belki.

-Haklısın, aslında ben de sana öğretmek için geç kaldım. Neyse zararın neresinden dönülse kardır.

-Not mu alsaydım... Epeyce detayı varmış dilin.

-Sen bilirsin oğlum, unutacaksan al. Keşke ben de not alıp gelseydim. Umarım sana eksik öğretmem. Şimdi aklıma geldi. Kadınların en nefret ettiği sözcük 'Fark etmez.”dir. 'Fark etmez”i kadınlar 'Hiç umurumda değil, ne yaparsan yap.” diye anlarlar.

-En değerli sözcük nedir?

-Sen bil bakalım.

-'Seni seviyorum.” herhalde.

-Evet, kadınlar 'Seni seviyorum.” sözünü sık sık duymak isterler. Biz erkekler ";Söylemiştim, zaten biliyor.” diye bu konuda gaflete düşmemeliyiz.

-Bükçe sadece konuşma dili midir baba? Bunun bir de davranış dili var gibi geliyor bana.

-Zekan kesinlikle bana çekmiş. Ben de tam ona geliyordum. Davranışlar da çok önemli tabii. kadınlar küçük şeylere önem verirler. Akşam ona sarıl, televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düşündüğünü ifade etmek için kısacık da olsa bir mesaj gönder, küçük sürprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardım et, salata yap, çay demle.

-Akşam gelip sırt üstü yatmak yok yani.

-Gözünde büyütme. Sayınca çok şey gibi görünüyor ama aslında bunlar zaman alacak, zor ve masraflı şeyler değil. Sen bu küçük şeylere dikkat et, zaten karın sana paşa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu küçük şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar yaparak geçirir. Sevgiyle geçirmek varken niye kavgayla geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir ama, eğer sen hep alıp hiç vermezsen, bir gün birden patlarlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.

-Tamam baba, bunlara dikkat edeceğim.

Garson yemek tabaklarını kaldırırken oğlumun telefonu çalmaya başladı. Belli ki nişanlısı arıyor, konuşmak için deniz kenarına doğru adımlamaya başladı. Az sonra geldi.

-Baba çok teşekkür ederim. Bükçe'yi anlamaya başladım. Canan aradı. 'Salonun perdeleri ne renk olsun karar veremedim, yarın birlikte mi baksak?” dedi. Tam 'Fark etmez, sen seç.” diyecektim ki bunu senin söylediğin gibi 'Ev de perde de umurumda değil.” gibi anlayacağı aklıma geldi. 'Tabii canım, istersen birlikte bakabiliriz ama ben senin zevkine güveniyorum, sen seç istersen.” dedim, çok mutlu oldu. Kendi seçecek.

-O zaten perdeyi çoktan seçmiştir de kadınlar illa yaptıklarını onaylatmak isterler. Birlikte de gitsen o seçtiği perdeyi almak isteyecektir. Biz erkekler onların ne demek istediklerini anlarsak, işlerden kolay sıyırırız.

-Baba tekrar teşekkür ederim. Bu iyiliğini hiç unutmayacağım. Bana Bükçe'yi öğretmeseydin halimi düşünmek bile istemiyorum.

Şanslısın oğlum. Benim seninki gibi bir babam yoktu. Bunları deneye yanıla öğrenmem yıllarımı aldı. Sen yine iyisin, hazıra kondun. Güle güle kullan, isteyene de öğret, herkes de güle güle kullansın. Kullansınlar ki yüzleri gülsün.

Çileğin faydaları

10 Nis 2009



Bol miktarda demir ve fosfor bulunan çileğin faydaları saymakla bitmez. C, B ve K vitamini açısından zengin olan çilek, vücuda kuvvet veriyor, kolesterolü düşürüyor ve damar tıkanıklığını önlüyor.

Aynı zamanda çok iyi bir antioksidan ve bağışıklık sistemini de güçlendirir.
Kansere karşı koruyucu özelliği var
Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlar
Bağırsak kurtlarının dökülmesinde faydalı,
İdrar söktürücü,
Vücuttaki zararlı maddeleri vücuttan uzaklaştırıp, kanı temizler.
Diş etlerini güçlendirip ağız kokusunu gideriyor.
Sakinleştirici etkisi ile tansiyonu düşürürr
Stresi azaltır.
Romatizma ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.
Cildi nemlendirip, tazelik ve güzellik verir.
Üre asidi ve ürat tuzları birikintilerini, vücutta birikmiş zehirli maddeleri de dışarı atr.

Zeytin çekirdeğinin faydası

9 Nis 2009

Midenizde gasrtrit, bağırsak tembelliğine bağlı kabızlık ve buna bağlı olarakta hemeroid ve migren şikayeti çekiyorsanız çok basit, ucuz ve ilginç bir tedavi yöntemi var... Zeytin çekirdeği....

Evet, zeytin çekirdeği... Her sabah kahvaltıda tükettiğimiz zeytinlerin çekirdeği araştırmalara göre tam bir şifa deposu... Zeytinin etli kısmını yedikten sonra, çıkarttığınız zeytin çekirdeklerini -hap yutar gibi- suyla yutmanızın yaratları sayılamayacak kadar çok...

Midenin öz suyunda parçalanıp, saf zeytin yağına dönüşen çekirdek, gastritten-ülsere, mide yanmalarından-hemoroide kadar bir çok hastalığa deva oluyor. Hem de bu yan etkisiz yöntemde sayı sınırlaması da yok...

İşte bu dertlerden muzdarip hastalara yan etkisiz ve ucuz bir tedavi yöntemi...

Hepatit B hakkında bilgiler

6 Nis 2009

En yaygın bulaşıcı hastalık: Hepatit B
Bulaşıcı sarılık olarak da tanımlanan hepatit B'nin adını çok duyuyoruz. Fakat birçoğumuz ne kadar önemli ve yaygın bir hastalık olduğunun farkında bile değiliz. Hepatit B, bulaşıcı bir hastalık ve ülkemiz için çok önemli bir sağlık sorunu. Üstelik bu hastalığa dair ciddi bir bilgi kirliliği bulunuyor.

Hepatit B karaciğerin iltihabi bir hastalığıdır. Çoğu zaman, enfeksiyonu geçirdiğinizin farkında bile olmayabilirsiniz. Bir solunum yolu enfeksiyonu ya da sindirim sistemi enfeksiyonu tarzında halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, kusma gibi şikâyetlerle seyredebilir. Hastalığı geçirenlerin çoğunda sarılık görülmez, bu nedenle çoğu olgunun fark edilemez Hepatit B hastalığının kişinin savunma sistemi ile ilgisi büyüktür. Eğer virüs yenidoğan ve erken çocukluk döneminde alınırsa hastalığın kalıcı hale gelmesi oranı çok yüksektir.

Nasıl bulaşıyor?

Hepatit B taşıyan bir kişiden yapılan kan nakli, hepatit B'li kişinin kanı ile ya da vücut salgıları bulaşmış ameliyat aletleri, diş tedavisindeki araçlar, manikür, pedikür, dövme ve akupunktur aletleri bulaşmaya sebep olabilir. Yine hastalıklı şahsa ait kişisel eşyaların (tırnak makası, jilet, diş fırçası) ortak kullanımı yolu ile de bulaşabiliyor.

Hijyen şart!

Virüsün ortadan kaldırılmasında sodyum hipoklorit (çamaşır suyu) ve dezenfektan maddeler etkili. Bu sebeple hamam, tuvalet, havuz gibi umumi ortamlarda temizliğin çamaşır suyu ile yapılması gerekiyor. Sadece hepatit B değil, parazit etkenli mikroplar ve mantarlar için de dikkatli olmak gerekiyor.

Hepatit B'nin ilacı var mı?

İnterferon denilen iğne tedavisi haftada 1 kez ya da virüse karşı tablet şeklinde alınıyor. Ülkemizde onaylı 5 farklı ilaç var. Bu ilaçların kullanılma nedeni, hepatit B virüsünün çoğalmasını durdurmak. Böylelikle hastalığın ilerlemesi, siroz ve karaciğer kanseri gibi sonuçların ortaya çıkması önleniyor. Tedaviden amaçlanan, mikrobun kalıcı olarak ortadan kaldırılmasıdır.

Aynı tabaktan yenebilir mi?

Hepatit B virüsü, sosyal yaşam içerisinde tokalaşmakla, sarılmakla, aynı sofrada oturmakla, aynı ortamda bulunmakla, aynı tabaktan yemek yemekle bulaşmıyor. Ancak solunum veya sindirim yolu mikropları gibi mikroorganizmaların bulaşmasını önlemek açısından da ortak kullanım önerilmiyor.

Aşı, kısırlığa yol açıyor mu?

Hepatit B aşısı kısırlık yapmaz. Hepatit B aşısının önemli bir yan etkisi olmadığı bilinmektedir. Sağlık personeli korunma için bu aşıyı hem kendisine uygulatmakta hem de kendi çocuklarına da uygulamaktadır.

Hepatit B aşısını herkes olmalı mı?

Hepatit B'den korunmada en etkili ve kesin yolun aşı olmak olduğunu belirten Prof. Dr. Neşe Saltoğlu, aşıyı, hepatit B'yi geçirmemiş olan herkesin olabileceğini kaydetti. 3 doz hepatit B aşısı, ömür boyu koruyuculuk sağlayabiliyor. Şu anda yenidoğan (0-1 yaş arası) bebekler ile 3-8. sınıflar arası öğrencilere, kronik hepatit B hastası kişilerin aile bireylerine, sağlık personeline aşı ücretsiz olarak sağlık ocaklarında yapılıyor. Bunun dışında isteyen her kişi ücretini ödeyerek hepatit B aşılarını eczanelerden temin edebiliyor. Fakat hepatit B taşıyıcılarına aşı yapılmıyor.

Prof. Dr. Neşe Saltoğlu

Dereotu ile zayıflayın...

4 Nis 2009



Zayıflamak isteyenlerin çoğu diyet yapamamaktan, iştahlarının çok olduğundan yakınırlar.

Bu konuda İbrahim Saraçoğlu'nun bir tavsiyesi var.
Yemeklerden önce bir kaşık dereotu yemek, çabuk doymayı, yani iştahın kesilmesini sağlıyormuş. Yemek aralarında da rahatlıkla tüketilebilecek dereotu sayesinde iştahta eksilme ve doygunluk hissinde artma oluyormuş.

Zayıflamak istiyorum, iştahıma dur demek istiyorum diyenlerin kolaylıkla uygulayabilecekleri bir tavsiye. Ayrıca dereotunun sayısız faydaları var. Denemeye değer diye düşünüyorum...

Kolay Doğum Yapmak için okunacak dua

31 Mar 2009

Peygamberimiz'in Hz. Fatıma'ya doğumu sırasında okuduğu dua...

l- Doğum yapacak hanımın sıhhat ve kolaylıkla doğumunu yapması niyetiyle, Önce Âyete’l-Kürsî okunur, sonra (Felâk ve Nâs) sûreleri okunur. Bunlardan sonra da şu âyet okunur:

"İnne rabbekümüllahüllezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin sümmesteva alel arşi yuğşil leylen nehara yatlübühu hasısev veş şemse vel kamera ven nücume müsehharatim bi emrih ela lehül halku vel emr tebarakellahü rabbül alemın.

(A'raf suresi 54. ayet)

Meali :

Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir. (A'arf suresi, 54)

Resul-i Ekrem Efendimiz kızı Fâtıma validemizin doğumunda bu duayı okutmuş, netice sevindirici şekilde huzurlu ve sıhhatli bir doğum olarak tecelli etmiştir, Mübarek nesil Hazret-i Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz böyle dualarla dünyaya gelmişlerdir.

Hamilelikte bulantı nasıl geçer?

24 Mar 2009

Hamilelikte bulantı sorunu çekenlerin izlemesi gereken bir video...

Yemekten sonra yapılacak dua

22 Mar 2009

Peygamber Efendimiz yemeklerden sonra o güzel rızıkları veren Yüce Allah'a dua ederdi ve bizlerinde yapmasını tavsiye ederdi.

Peygamber Efendimiz'in yemekten sonra yaptığı dua ve anlamı:

"Elhamdülillahillezi et'amenî hazâ verezekanîhi min ğayri havlin minnî vela kuvvetin"

"Benden bir güç ve kuvvet olmaksızın, bu yemeği bana yeme fırsatı verip yediren ve onu bana rızık olarak ihsan eden Allah'a sonsuz hamd ve sena olsun."

Yağmur Kaçağı / Attila İlhan

20 Mar 2009

YAĞMUR KAÇAĞI

Elimden tut yoksa düşeceğim,
Yoksa bir bir yıldızlar düşecek.
Eğer şairsem beni tanırsan,
Yağmurdan korktuğumu bilirsen.
Gözlerim aklına gelirse,
Elimden tut yoksa düşeceğim.
Yağmur götürecek yoksa beni.

Geceleri bir çarpıntı duyarsan,
Telaş telaş yağmurdan kaçıyorum.
Sarayburnu'ndan geçiyorum,
Akşamsa eylülse ıslanmışsam.
Beni görsen belki anlayamazsın,
İçlenir gizli gizli ağlarsın.
Eğer ben yalnızsam yanılmışsam,
Elimden tut yoksa düşeceğim.
Yağmur götürecek yoksa beni.

Attila İlhan

Siyah noktalara son

Hava kirliliği, toz, sigara dumanı, makyaj kalıntıları, cildin yeterince temizlenmemesi, az su içmek gibi faktörlere bağlı olarak cildin gözenekleri kapanır. Cilt nefes alamadığı için siyah noktalar oluşur ve zamanla sivilceye dönüşür.

Siyah noktaları yok edecek, sivilce ve akneye dönüşmeden önlem almak ve sağlıklı bir cilde sahip olmak için, her evde bulunabilecek basit malzemelerle doğal temizleyici maske tarifleri...

Yoğurt ve Limon Maskesi

Malzemeler:
3 yemek kaşığı yoğurt
1 limonun suyu

Hazırlanışı ve uygulaması
Cam bir kasede malzemeleri karıştırın.
Göz altı çevresi hariç, yüzünüz ve boynunuza maskeyi sürün.
15 dakika bekletin.
Ilık su ile durulayıp, yumuşak hareketlerle kurulayın.

Yoğurt; cildi besler ve nemlendirir. Ayrıca cildin yağ dengesinin düzenlenmesine yardımcı olur. Limon, cilt temizliğinde en etkili meyvelerden biridir.

Yağlı Ciltlere Yulaf Maskesi

Malzemeler:
2 yemek kaşığı yulaf ezmesi
Su

Hazırlanışı ve uygulaması:
Yulaf ezmesini üzerini geçecek kadar su ile haşlayın.
Cam bir kasenin içinde çatalla ezin.
Göz altı çevresi hariç, yüzünüz ve boynunuza maskeyi sürün.
10 dakika bekledikten sonra ılık su ile durulayın.

Yumuşak hareketlerle kurulayın. Yulaf, cildi derinlemesine temizler ve yağlanmasını önler. Özellikle yağlı ciltler için ideal bir maskedir.

Tasarruflu çamaşır yıkama

17 Mar 2009

Gereksiz ön yıkamadan kaçınmalısınız.
Bu sayede 1 yılda 4 ömeli Barajı kadar su tasarrufu yapmış oluyoruz.

Çamaşır makinasını tam doldurarak çalışın.
Bu sayede ise 1 yılda Türkiyenin 5 yıllık içme suyu kadar tasarruf yapmış oluyoruz.

Çamaşırları sürekli yüksek ısıda yıkamayın.
Bu sayede de 30-40derecede yıkama yaptığımız taktirde 1 yılda 21 günlük elektrik tasarrufu yapmış oluyoruz.

Zayıflamayı hızlandıran 9 bitki

15 Mar 2009

Kilo vermenize yardımcı olacak 9 önemli bitki. Diyet yemeğinize katabilir veya demleyerek içebilirsiniz.

Arnavut biberi

Dolaşım ve sindirim sistemini düzenler. Yağ yakıcı özelliği vardır.

Tarçın

Yağ yakmaya yardımcı ve enerji veren bitkidir.

Yeşil çay

Diyet listelerinin vazgeçilmez içeceği yeşil çay, yağ yakma hızını artırır. Zindelik verir.

Guar Sakızı

Açlık hissini bastıran bu bitki ile daha az ama daha sık yemek yiyebilirsiniz.

Rezene


Demlenerek içilen rezene çayı kandaki çay oranı düzenler, sakinleştirici etkisi vardır.

Karahindiba

Kökü vücudu toksinlerden arındıran ve yağ yakmayı sağlayan karaciğerin sağlıklı çalışmasına yardımcı olur.

Keten tohumu

Dolaşım ve sindirim sistemini güçlendiren keten tohumu aynı zamanda tokluk hissi de verir. Yoğurt ve ya salataların üzerine dökerek tüketebilirsiniz.

Maydanoz

İdrar yollarının sağlıklı çalışması için faydalıdır. Mideyi ferahlatır ve kilo vermenize yardımcı olur. Taze ya da demleyerek içebilirsiniz.

Sinameki

Dolaşım ve boşaltım sistemini tamamen doğal destekleyen bitkidir.

Design by Blogger Templates