Bahar yorgunluğuna karşı basit önlemler

22 Nis 2009

Son günlerde sabahları daha geç uyanıyor ya da günlük aktivitelerden daha mı çabuk yoruluyorsunuz? Ya da her zamanki saatinizde uyuduğunuz halde sabahları yorgun uyandığınız oluyor mu? Cevabınız evet ise; bahar yorgunluğu sizi etkisi altına almış olabilir..

Bu aylarda sıklıkla alerjik reaksiyonlar, kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları, romatizma, solunum yolu hastalıkları ve mide rahatsızlıklarında nisbi bir artış olabiliyor. Her canlı gibi bizler de şu günlerde değişen hava koşullarına ayak uydurmakta zorlanabiliriz. Kimi zaman bu uyum süreci çeşitli rahatsızlıklar yüzünden uzayabilir yada bozulabilir.Halsizlik bulantı Midede ekşime yada yanma gibi bulgular sık görülebilir. Çarpıntı, kas yorgunluğu ve uykuya meyil yada uykusuzluk gibi şikayetlerlew karşılaşmak mümkün.

Güneşin sıcak yüzünü bize göstermeye başladığı bu günlerde, bol bol güneşlenmenin fiziksel sağlığımız kadar, ruh sağlığımız ve zihin sağlığımız açısından da oldukça faydalı olduğu bariz bir gerçek. Bu günlerde uzun yürüyüşler yapmak eksersiz yanında sebze ve meyvelerden doğal vitaminler almak yanında ve bol su ile desteklememiz halinde bir çok olumsuzluğa karşı vücut direncimizi artırabiliriz.

Bahar ayları ile birlikte havadaki ısı değişimleri sonucu özellikle tansiyon, şeker, alerji, astım, mide ülseri gibi hastalıklar daha çok görülme eğilimine girer.
Bu hastalıklar ile yaşayan kişilerin gerekli önlemleri eksiksiz almalarında sonsuz yararlar var. Bu tür hastalık eğilimi olan kişilerin ilaçlarını düzenli kullanılması, verilen beslenme programına her zamankinden daha çok özen gösterilmesi gerektiğine inanıyorum.

Çeşitli rahatsızlıkları olan insanlarda bu rahatsızlıkları tetikleyen baharayları, sağlıklı insanların genel vücut sağlığı üzerinde de olumsuz etkiler oluşturabilir.. Sabahları uyanmada zorluk yada daha kolay yorulma görülebilir.,Tüm vücutta yada eklemlerde hissedilen yaygın ağrılar halsizlik yorgunluk bitkinlik gibi şikayetler ile karşı karşıya kabiliriz.

Tüm bunlar niçin oluyor sorusunun cevabini kısaca hatırlayalım: insan metabolizmasının bahar aylarına göre yeniden ayarlanmasındaki uyum gecikmesi . Bahar aylarında atmosferdeki elektrik yükünün değişimi mağnetik alanda meydana gelen doğal farklılıklar ve çevremizdeki ıyon dengesinin bozulması gibi bir çok sebep bu problemleri yaşamaya yatkın hale gelmemizi sağlıyor..

Özellikle şehirlerde yaşayan insanlar hava akımının daha az olması gibi nedenlerle elektrik yükünden daha fazla etkilendiklerini biliyoruz. Pozitif etkinin insanlara canlılık getirdiğini, negatif etkinin ise yorgunluk halsizlik gibi, adı üzerinde negatif sonuçlara neden olduğunu da biliyoruz.

Bu günlerde birçoğumuzu pençesi altına almış olan mevsimsel yorgunluk ve bitkinliğe karşı neler yapabiliriz?

1-Günlük sıvı ihtiyacımız artmıştır.Çünkü hem havaların ısınması hemde hücrelerimizin iyon dengesinin düzenlenmesi aldığımız sıvı miktarını artıralım...

2 – Pamuklu ter çekme gücü fazla gözeneklı giysileri tercih edelim ki ısı metabolizmamızın ayarlanmasında vücudumuza yardımcı olsun..

3- B ve C vitaminlerine bu aylardadaha çok muhtacız. . Bu vitaminler en çok sebze ve meyvelerde bulunduğu için, daha çok meyve ve sebze tüketmek vücut direncimizi korumamıza yardımcı olacaktır.

4-Kış mevsiminde soğuklardan yıpranmış olan cildimizi besleyici kremlerle masaj yapıp kan akımını canlandırabiliriz.

5- Yatış ve kalkış saatlerimizi iyi ayarlayarak bu günlerde vücudumuzun dinlenmesinde en önemli gıdalardan olan uyku ihtiyacını tam karşılamalıyız. sabahları da aynı saatte uyanmaya çalışmak;

6- Uyku düzenimizin aksamaması gün içinde yorgun düşmemizi engelleyecektir.

7- Ekzersiz ve doğal yürüyüşler fiziksel ve ruh sağlımıza iyi gelecektir. Eğer uzun yürüyüşlere çıkamıyorsak; sabahları açık pencere önünde yapacağımız basit jimnastik hareketleri bile, dolaşım sistemimizin harekete geçmesini sağlayıp, bizi daha canlı kılacaktır.

8- Ilık banyo alışkanlığı kazanmak, hem cilt sağlığımıza hem temiz olma hissinin verdiği mutluluk ile ruh sağlığımıza, hem de alerjik reaksiyonlara neden olan polenlerin vücudumuzdan temizlenmesine yardımcı olacaktır.

9- Alkol, sigara gibi kötü alışkanlıkları hemen bırakmak fiziksel olarak canlılık verecektir.

10- Özellikle bu aylarda kış mevsimindem kalma alışkanlıkların başında gelen rafine ürünler , pasta, asitli içecekler ve konserve sebzeler gibi yapay ürünler yerine, vitamin değeri yüksek meyve salataları, taze sebze yemekleri, portakal suyu gibi besinleri tercih etmek sağlığımızı korumak açısından önemli bir aşama olacaktır.

11-Bahar aylarında zinde ve sağlıklı kalmak istiyorsak yukardaki basit önlemleri uygulamanızı öneriyorum denediğinizde ne kadar işe yaradığını göreceksiniz.

En sağlıklı yiyecekler

21 Nis 2009

New York Times, az tüketilen ama sağlık için en faydalı 11 besini internet sitesinde duyurdu, en çok okunan haber oldu.

Daha önce nelerin yenmesi ve yenmemesi üzerine pek çok liste hazırlayan ünlü beslenme uzmanı Jonny Bowden’ın özellikle ‘Dünyadaki en sağlıklı 150 yiyecek’ adlı kitabı büyük ilgi görmüştü. Ancak guava ya da kurt üzümü (goji berries) gibi süpermarkette çok da kolay bulamayacağımız yiyeceklerin de yer aldığı liste, yazarın sevdiği ve bulması kolay yiyeceklerin yer aldığı biçimde yenilendi.

İşte ünlü beslenme uzmanı Jonny Bowden’in kaleme aldığı haberden öneriler…

Pazı: Gözlerin korunmasında önemli olan Karatonaidle yüklüdür.
Nasıl Yenmeli: Doğranmış ve zeytinyağında sotelenmiş olarak yenilebilir.

Pancar: Bowden, pancarı kırmızı ıspanak olarak düşünün diyor. Çünkü pancarda, folit asitin yanı sıra kanserle savaşta önemli olan doğal kırmızı pigmentler bol miktarda bulunuyor.
Nasıl yenmeli: Taze, çiğ ve rendelenmiş olarak salatalarda kullanılabilir. Pişirmek antioksidan özelliğini düşürecektir.

Lahana: Kanserle mücadele eden enzimleri destekleyen sülforafen, lahana da bol miktarda bulunmaktadır.
Nasıl yenmeli: Asya usulü lahana salatası ya da burger ve sandviçlerde kıtır olarak tüketilebilir.

Tarçın: Kan şekeri ve kolstrolün kontrolünde yardımcıdır.
Nasıl yenmeli: kahve gibi sıcak içeceklere serpilmelidir.

Nar: Kan basıncını yani tansiyonu düşürür ve antioksidant yüklüdür.
Nasıl yenmeli: Taze yenebilir ya da suyu içilebilir.

Erik kurusu: Antioksidant yüklüdür.
Nasıl yenmeli: Pestil olarak ya da pişirilerek yenebilir.

Kabak çekirdeği: Balkabağının en besleyici yeri çekirdeğidir. Kabak çekirdeği erken ölüm riskine karşı etkili magnezyum deposudur.
Nasıl yenmeli: Çerez olarak ya da salatalarda kullanılabilir.

Sardalye: Dr. Bowden, sardayeyi ‘sağlık konservesi’ olarak nitelendiriyor. Omega 3 yönünden zengin olan sardalye, doğal yollardan cıva içermez ve kalsiyum deposudur. Ayrıca demir, magnezyum, fosfor, potasyum, çinko, bakır ve manganezin yanı sıra B vitaminin tüm çeşitlerini içerir.
Nasıl yenmeli: Zeytinyağı ya da sardalye yağı içinde dinlendirilen sardalyeler tek başına ya da salata içinde yenilebilir.

Zerdeçal: ‘Baharatların süperstarı’ zerdeçal, kansere ve iltihaplara karşı güçlü özellikleri vardı.
Nasıl yenmeli: Sahanda yumurta ya da her türlü sebze yemeğinde kullanılabilir.

Yabanmersini: Pek çok meyve ve sebzeyi dondurarak saklamak, besleyiciliklerini azaltsa da bu durum yabanmersini için geçerli değildir. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda yabanmersininin daha iyi bir hafıza ile ilişkili olduğu görülmüştür.
Nasıl yenmeli: Yoğurt ya da sütle birlikte veya bademle beraber yenmesi tavsiye edilir.

Balkabağı: Az kalori ile uzun sure tok tutar. Ayrıca bu yüksek lifli sebze bağışıklık sistemini uyaran vitaminlerce zengindir.
Nasıl yenmeli: Tarçın, hindistancevizi ve çok az tereyağı ile karıştırılarak yenebilir.

Lale resimleri

20 Nis 2009

En güzel lale resimleri...
Resimlerin büyük halini görmek için üzerine tıklayın.

Hayat bu daha ne olsun / Can Yücel

14 Nis 2009

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,
Bak güzelim kahvaltının keyfine.
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine,
seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa ,
çocuk görürsen yanağından makas al.
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,
sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,
hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,
yüzünde güller açtıracak.

Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil,
vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..

Arkadaşım,
hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

Kadın Dili "Bükçe"

13 Nis 2009


Hep erkekler yakınır ya 'kadınların dilini çözen varsa bana da söylesin' diye müjde işte kadınların dili çözülmüş. Hikayede, baba evlenmek üzere olan oğluna kadınlarla mutlu yaşamak için tavsiyede bulunur.

Babanın keşfi müthiştir. 'bükçe' yani 'kadın dili' devamını hikayede okuyabilirsiniz. Hikaye Esin Maraşlı'nın 'Eşimle tanışmayı unutmuşuz' kitabından alıntı. Hikaye biraz uzun fakat çok hoş ve bir itirafta bulunayım doğru yanları da çok hani ;)

İşte hikayemiz:


"Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak ona öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öğüt vermeme izin vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder. İş yerimden oğluma telefon açtım, 'Akşam yemeğini dışarıda birlikte yiyelim.” dedim. Deniz kenarındaki bu şirin lokantada şimdi onu bekliyorum. Geliyor aslan parçası, yakışıklılığı da aynı ben. Yan masadaki kızlar gözleriyle oğlumu süzüyorlar. Bakmayın kızlar, onu kapan çoktan kaptı. Hoş beşten sonra konuya giriyorum.

Oğlum haftaya düğünün var, bir baba olarak sana bazı konularda yol yordam göstermem gerekiyor.
Çocukluğunda suç işlediği zamanlardaki gibi birden bire kızardı. Kerata ne anlatacağımı zannettiyse!
-Baba ben yirmi altı yaşındayım, bazı şeyleri biliyorum artık.
-Ah senin o biliyorum zannettiğin konularda da çok bilmediğin çıkacak ama ben o konulardan bahsetmeyeceğim. Keşke konuşabilseydik ama henüz o kadar modern olamadım.
Rahat bir nefes aldı. Bu arada yemeklerimiz de geldi. Oğlumla şöyle keyif yaparak muhabbet edelim bakalım.
-Kaç dil biliyorsun oğlum sen?
-İngilizce, Fransızca, bir de Türkçe'yle üç dil oluyor.
-Bugün ben sana dördüncü dili öğreteceğim. Dilin adı Bükçe. Kadınlar tarafından kullanılır. Sen buna 'kadın dili” de diyebilirsin.
Güldü. Güldüğü zaman benim yanağımdaki gibi küçük bir gamzesi var, o ortaya cıkıyor.
-Kadınların ayrı bir dili mi var?
-Tabii ki. Eğer kadın dilini bilirsen bir kadınla yaşamak dünyanın en büyük zevkidir, ama bu dili bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir kadınla mutlu olmak isteyen her erkek Bükçe'yi öğrenmeli.

İyi de niye Bükçe?
-Çünkü kadınlar konuşurken, genellikle söyleyecekleri sözü net söylemezler. Eğip bükerler; onun için dilin adını ;Bükçe” koydum.

-'Bükçe zor bir dil mi baba?” diye sordu gülerek.

-Bana bak, çok önemli bir konu ama eğleniyor gibisin, biraz ciddiye al. Bir kadınla mutlu olmak istiyorsan bu dili bilmen çok önemli. Çünkü kadınlar sözü bükerek bükçe konuşurlar sonra da senin sözün doğrusunu anlamanı beklerler. Felsefesini anlarsan kolay, anlamazsan zor. Mesela Çinli bir karın var, sen karına sürekli Fransızca "seni seviyorum” diyorsun ama karın hiç Fransızca anlamıyor. Fransızca "seni seviyorum” un onun için bir anlamı yoktur. Ona Çince seni seviyorum dediğinde seni anlayabilir.

-Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence kadınlar neden bizimle aynı dili konuşmuyorlar, söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar ?

-Bence bir kaç sebebi var. Birincisi, duygusal oldukları için, hayır cevabı alıp kırılmaktan korktuklarından sözlerini de dolaylı söylüyorlar. İkincisi, kadınlar dünyaya annelikle donanımlı olarak gönderildikleri için onların iletişim yetenekleri çok güçlü.

-Bu konuda biz erkeklerden bir sıfır öndeler yani.

-Ne bir sıfırı oğlum, en az on sıfır öndeler. Düşünsene, henüz konuşmayan, küçük bir çocuğun bile yüz ifadesinden ne demek istediğini hemen anlıyorlar. İşin kötüsü kendileri leb demeden leblebiyi anladıkları için biz erkekleri de kendileri gibi zannediyorlar. Onun için leb deyip bekliyorlar. Hatta bazen, leb demek zorunda kaldıkları için bile kızarlar. "Niye leb demek zorunda kalıyorum da o düşünmüyor?” diye canları sıkılır.

-Biz de bazen Canan'la böyle sorunlar yaşıyoruz. 'Niye düşünmedin?” diye kızıyor bana.

-Kızarlar oğlum, kızarlar. Kadınlar ince düşüncelidirler, detaycıdırlar, küçük şeyler gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendileri gibi düşünceli olmamızı beklerler, fakat erkekler onlar gibi değil. Biz bütüne odaklıyız, onlar detaya. Beyinlerimiz böyle çalışıyor.

-Ne olacak baba o zaman, yok mu bu işin çaresi?

-Var dedik ya oğlum, Bükçe'yi öğreneceksin, bunun için buradayız. Hazır mısın?

-Hazırım baba.

-Bükçe bol kelime kullanılan bir dildir. Biz erkeklerin on kelime ile anlattığı bir konu, Bükçe'de en az yüz kelime ile anlatılır. Dinlerken sabırlı olacaksın. Mesela karın o gün kendine elbise aldı, diyelim. Bunu sana 'Bugün bir elbise aldım.” diye söylemez. Elbise almak için dışarı çıktığı -ndan başlar, kaç mağazaya gittiğinden, almak için kaç elbise denediğinden, indirimlerden, yolda gördüğü tanıdıklarından, alırken yaptığı pazarlıktan devam eder ve sana kocaman bir hikaye anlatır.

-Hikaye dili yani.

-Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla, 'Hikaye anlatma, ana fikre gel, kısa kes.”
demeyeceksin. Böyle bir şey dediğinde bittin demektir. İster öyle de, istersen 'seni sevmiyorum.” de. İki durumda da 'seni sevmiyorum” demiş olacaksın.

-Ne alakası var baba 'seni sevmiyorum” demekle 'kısa anlat” demenin?

-Çok alakası var. Kadınlar dinlenmedikleri zaman sevilmediklerini düşünürler.

-Bu önemli. Bükçe'de dinlemek sevmektir diyorsun.

-Aynen öyle. Devam edelim. Bükçe ima dolu bir dildir. Kadınlar konuşurken bir şeyler ima etmeyi severler. Biz erkekler de imalı konuşuyoruz diye düşünürler ve gözlerimizle onlara ne demek istediğimizi çözmeye çalışırlar. Oysa erkeklerin ima yeteneği pek gelişmemiştir. Bizim kastımız söylediğimiz şeydir.

-Geçen hafta Canan bana 'Bir kaç kilo daha versem gelinliğin içinde daha iyi duracağım.” dedi. Ben de 'Böyle de iyisin.” dedim. Canı sıkıldı, bir kaç saat surat astı. ";Neyin var?” diye sordum. 'Hiçbir şeyim yok.” dedi. Sence nerede hata yaptım?

-'Böyle de iyisin” derken o 'de” ekini orda kullanmamalıydın. Canan bunu şöyle anlamıştır. 'Böyle de fena sayılmazsın, eh işte, idare edersin ama tabi daha da iyi, daha da güzel olabilirsin.”

-Peki ne demem gerekiyordu?

-Şunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa, kesinlikle iltifat bekliyorlardır. Es kaza eleştirmeye kalkarsan yandın. Bunu hiç unutmazlar. O gün 'Hayatım sen zaten Çok güzelsin, kilo vermeye falan bence ihtiyacın yok.” deseydin, günün zehir olmazdı. Mesela bir gün kucağına oturup 'Ağır mıyım?” derse sakın ;Evet, biraz” falan deme 'Hayır” de. Yoksa bir daha kucağına oturmaz.

-Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her giydiği yakışır ve her kadının annesi bir hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa yapsınlar.

-Aferin oğlum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmişsin. Kadının, kendi anne babasıyla sorunu olsa, kendi eleştirir ama asla senin eleştirmeni kabul etmez. Bunu kendine hakaret olarak alır.

-Ve asla unutmazlar, değil mi?

-Aynen öyle. Yıllar once annene, annesi için 'Biraz cimri.” demiştim. Hala 'Sen benim annemi sevmezsin.” der ve annesi bize bir şey aldığında gözüme sokar, en çok göreceğim yere koyar.

-Hadi o konularda dilimi tutarım da, şu ima işini çözmek zor geldi.

-Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi imaları anlayacaksın ama 'Sen şunu mu demek istiyorsun?” diye asla yüzüne vurmayacaksın.

-Anladım. Anlayacaksın ama anladığını belli etmeyeceksin. Buna şöyle de diyebiliriz. O beni iğnelediğinde 'Niye bana iğne batırıyorsun?” Diye sormayacağım, o iğneyi ben kendi kendime batırmışım gibi yapacağım.

-Güzel ifade ettin oğlum. Mesela dün öğlen annen beni aradı. 'Akşama tok mu geleceksin?” diye sordu. Beni biliyorsun akşam yemeklerinde hep evdeyimdir. Kırk yılda bir dışarıda yerim onu da haber veririm. Tabi ben hemen anladım annenin ne demek istediğini. 'Tok gel, yemekle uğraşmak istemiyorum” demek istiyor. Anladım ama tabi 'Ne demek istiyorsun?” demedim.

-Dün çok yorulmuştu baba, düğün alışverişine çıkmıştık.

-Bunun pek çok sebebi olabilir. Yorulmuş olabilir, bir kabul gününden tok gelmiş olabilir, bin beş yüzüncü diyetine başlamış ve o gün yemekle uğraşmak istemiyor olabilir. Ama bunu biz erkekler gibi kısa yoldan "Canım benim karnım tok, sen de dışarıda bir şeyler ye, ya da yorgunum, gelirken bir seyler getir yiyelim.” demez. Sanki böyle derse, iyi ev kadını rütbesi tozlanacak, mevki kaybedecek. İlla Bükçe anlatacak, asık bir yüzle karşılaşmamak için senin de anlaman gerekiyor. 'Hayır, evde yiyeceğim ama istersen hazır bir şeyler alıp geleyim, ne dersin?”dedim. 'Tamam.” dedi. Döneri sever biliyorsun, dün eve giderken, ekmek arası döner yaptırdım. Onun dönerini de porsiyon yaptırdım. Bunu düşündüğüm için ayrıca sevindi. O da diyette, düğünde daha zayıf görünme derdinde bu sıralar.

-Bu Bükçe'de kısa konuşma yok mu baba?

-Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın konuşmuyorsa ya da kısa konuşuyorsa kesin ciddi bir sorun var demektir. Mesela baktın canı sıkkın, soruyorsun, 'Neyin var?” diye. 'Hiçbir şeyim yok.” diyorsa, aman bir şeyi yokmuş diye bırakma. Yoksa az sonra, çok ilgisiz olduğundan yakınarak, ağlamaya başlar.

-Bükçe'de 'Hiçbir şey yok.” demek ";Çok şey var, benimle ilgilen.” demek oluyor, o zaman.

-Evet. Biz erkekler 'Bir şey yok.” diyorsak ya gerçekten bir şey yoktur, sadece başımızı dinlemek istiyoruzdur ya da bir sey vardır ama; 'Şu anda konuşacak bir şey yok.” diyoruzdur. Her ikisinde de konuşmak istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi olarak gördükleri için "Bana değer veriyorsan, ilgilen ki anlatayım.” demek istiyordur. Çok nadiren gerçekten anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne varıp bunaltmayacaksın tabi.

-Bir arkadaşım da 'Kadınların ‘Peki.' demesi tehlikelidir” demişti.

-Doğru. Bir kadının ağzından çıkan kuru bir 'peki', ‘olur', ‘tamam' her zaman tehlikelidir. Bu Bükçe'de 'Şimdi tamam diyorum ama acısını daha sonra çıkaracağım.” demektir. Sana en kısa zamanda kesin bir ceza keser. Fakat pekinin yanında 'Peki canım, olur hayatım” gibi bir hoşluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.

-Zor bir dil baba.

-Yok yok gözün korkmasın, her yabancı dil gibi. İlk başlarda biraz çalışacaksın, pratik yapacaksın, bazen hatalar yapacaksın, dikkat edeceksin sonra otomatiğe bağlanırsın. Kolay yanı şu; senin bükçe konuşman gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.

-Anlamak da pek kolay değil ama.

-Korkma, o kadar zor değil. En önemli kuralları ben sana öğretiyorum zaten. Devam edelim. Kadınlar istediklerini söylemek zorunda kalınca, düşünemediğimiz için biz erkeklere kızarlar ve konuşurken suçlayarak konuşurlar; fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz zannederler.

-Nasıl yani?

-Mesela, karın sana 'Ne zamandır dışarı çıkmadık.” derse bunu suçlama olarak üstüne alma, canı seninle gezmek istiyordur, bunu sen düşünüp teklif etmediğin için kalbi kırılmıştır. Maksadı seni suçlamak değildir. 'Daha geçenlerde gezmeye gittik.” gibi bir savunmaya girme. "Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda gideriz.” de, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi olur.

-Küçük ama önemli detaylar.

-Aynen öyle. Mesela karın 'Üşüdüm.” diyorsa, "Üstünü kalın giy.” demeni ya da kombiyi açmanı değil, ona sarılmanı istiyordur.

-Keşke okullarda öğretselerdi biz erkeklere Bükçe'yi. Ne kadar erken başlasak o kadar çabuk kavrayabilirdik belki.

-Haklısın, aslında ben de sana öğretmek için geç kaldım. Neyse zararın neresinden dönülse kardır.

-Not mu alsaydım... Epeyce detayı varmış dilin.

-Sen bilirsin oğlum, unutacaksan al. Keşke ben de not alıp gelseydim. Umarım sana eksik öğretmem. Şimdi aklıma geldi. Kadınların en nefret ettiği sözcük 'Fark etmez.”dir. 'Fark etmez”i kadınlar 'Hiç umurumda değil, ne yaparsan yap.” diye anlarlar.

-En değerli sözcük nedir?

-Sen bil bakalım.

-'Seni seviyorum.” herhalde.

-Evet, kadınlar 'Seni seviyorum.” sözünü sık sık duymak isterler. Biz erkekler ";Söylemiştim, zaten biliyor.” diye bu konuda gaflete düşmemeliyiz.

-Bükçe sadece konuşma dili midir baba? Bunun bir de davranış dili var gibi geliyor bana.

-Zekan kesinlikle bana çekmiş. Ben de tam ona geliyordum. Davranışlar da çok önemli tabii. kadınlar küçük şeylere önem verirler. Akşam ona sarıl, televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düşündüğünü ifade etmek için kısacık da olsa bir mesaj gönder, küçük sürprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardım et, salata yap, çay demle.

-Akşam gelip sırt üstü yatmak yok yani.

-Gözünde büyütme. Sayınca çok şey gibi görünüyor ama aslında bunlar zaman alacak, zor ve masraflı şeyler değil. Sen bu küçük şeylere dikkat et, zaten karın sana paşa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu küçük şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar yaparak geçirir. Sevgiyle geçirmek varken niye kavgayla geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir ama, eğer sen hep alıp hiç vermezsen, bir gün birden patlarlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.

-Tamam baba, bunlara dikkat edeceğim.

Garson yemek tabaklarını kaldırırken oğlumun telefonu çalmaya başladı. Belli ki nişanlısı arıyor, konuşmak için deniz kenarına doğru adımlamaya başladı. Az sonra geldi.

-Baba çok teşekkür ederim. Bükçe'yi anlamaya başladım. Canan aradı. 'Salonun perdeleri ne renk olsun karar veremedim, yarın birlikte mi baksak?” dedi. Tam 'Fark etmez, sen seç.” diyecektim ki bunu senin söylediğin gibi 'Ev de perde de umurumda değil.” gibi anlayacağı aklıma geldi. 'Tabii canım, istersen birlikte bakabiliriz ama ben senin zevkine güveniyorum, sen seç istersen.” dedim, çok mutlu oldu. Kendi seçecek.

-O zaten perdeyi çoktan seçmiştir de kadınlar illa yaptıklarını onaylatmak isterler. Birlikte de gitsen o seçtiği perdeyi almak isteyecektir. Biz erkekler onların ne demek istediklerini anlarsak, işlerden kolay sıyırırız.

-Baba tekrar teşekkür ederim. Bu iyiliğini hiç unutmayacağım. Bana Bükçe'yi öğretmeseydin halimi düşünmek bile istemiyorum.

Şanslısın oğlum. Benim seninki gibi bir babam yoktu. Bunları deneye yanıla öğrenmem yıllarımı aldı. Sen yine iyisin, hazıra kondun. Güle güle kullan, isteyene de öğret, herkes de güle güle kullansın. Kullansınlar ki yüzleri gülsün.

Çileğin faydaları

10 Nis 2009



Bol miktarda demir ve fosfor bulunan çileğin faydaları saymakla bitmez. C, B ve K vitamini açısından zengin olan çilek, vücuda kuvvet veriyor, kolesterolü düşürüyor ve damar tıkanıklığını önlüyor.

Aynı zamanda çok iyi bir antioksidan ve bağışıklık sistemini de güçlendirir.
Kansere karşı koruyucu özelliği var
Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlar
Bağırsak kurtlarının dökülmesinde faydalı,
İdrar söktürücü,
Vücuttaki zararlı maddeleri vücuttan uzaklaştırıp, kanı temizler.
Diş etlerini güçlendirip ağız kokusunu gideriyor.
Sakinleştirici etkisi ile tansiyonu düşürürr
Stresi azaltır.
Romatizma ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.
Cildi nemlendirip, tazelik ve güzellik verir.
Üre asidi ve ürat tuzları birikintilerini, vücutta birikmiş zehirli maddeleri de dışarı atr.

Zeytin çekirdeğinin faydası

9 Nis 2009

Midenizde gasrtrit, bağırsak tembelliğine bağlı kabızlık ve buna bağlı olarakta hemeroid ve migren şikayeti çekiyorsanız çok basit, ucuz ve ilginç bir tedavi yöntemi var... Zeytin çekirdeği....

Evet, zeytin çekirdeği... Her sabah kahvaltıda tükettiğimiz zeytinlerin çekirdeği araştırmalara göre tam bir şifa deposu... Zeytinin etli kısmını yedikten sonra, çıkarttığınız zeytin çekirdeklerini -hap yutar gibi- suyla yutmanızın yaratları sayılamayacak kadar çok...

Midenin öz suyunda parçalanıp, saf zeytin yağına dönüşen çekirdek, gastritten-ülsere, mide yanmalarından-hemoroide kadar bir çok hastalığa deva oluyor. Hem de bu yan etkisiz yöntemde sayı sınırlaması da yok...

İşte bu dertlerden muzdarip hastalara yan etkisiz ve ucuz bir tedavi yöntemi...

Hepatit B hakkında bilgiler

6 Nis 2009

En yaygın bulaşıcı hastalık: Hepatit B
Bulaşıcı sarılık olarak da tanımlanan hepatit B'nin adını çok duyuyoruz. Fakat birçoğumuz ne kadar önemli ve yaygın bir hastalık olduğunun farkında bile değiliz. Hepatit B, bulaşıcı bir hastalık ve ülkemiz için çok önemli bir sağlık sorunu. Üstelik bu hastalığa dair ciddi bir bilgi kirliliği bulunuyor.

Hepatit B karaciğerin iltihabi bir hastalığıdır. Çoğu zaman, enfeksiyonu geçirdiğinizin farkında bile olmayabilirsiniz. Bir solunum yolu enfeksiyonu ya da sindirim sistemi enfeksiyonu tarzında halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, kusma gibi şikâyetlerle seyredebilir. Hastalığı geçirenlerin çoğunda sarılık görülmez, bu nedenle çoğu olgunun fark edilemez Hepatit B hastalığının kişinin savunma sistemi ile ilgisi büyüktür. Eğer virüs yenidoğan ve erken çocukluk döneminde alınırsa hastalığın kalıcı hale gelmesi oranı çok yüksektir.

Nasıl bulaşıyor?

Hepatit B taşıyan bir kişiden yapılan kan nakli, hepatit B'li kişinin kanı ile ya da vücut salgıları bulaşmış ameliyat aletleri, diş tedavisindeki araçlar, manikür, pedikür, dövme ve akupunktur aletleri bulaşmaya sebep olabilir. Yine hastalıklı şahsa ait kişisel eşyaların (tırnak makası, jilet, diş fırçası) ortak kullanımı yolu ile de bulaşabiliyor.

Hijyen şart!

Virüsün ortadan kaldırılmasında sodyum hipoklorit (çamaşır suyu) ve dezenfektan maddeler etkili. Bu sebeple hamam, tuvalet, havuz gibi umumi ortamlarda temizliğin çamaşır suyu ile yapılması gerekiyor. Sadece hepatit B değil, parazit etkenli mikroplar ve mantarlar için de dikkatli olmak gerekiyor.

Hepatit B'nin ilacı var mı?

İnterferon denilen iğne tedavisi haftada 1 kez ya da virüse karşı tablet şeklinde alınıyor. Ülkemizde onaylı 5 farklı ilaç var. Bu ilaçların kullanılma nedeni, hepatit B virüsünün çoğalmasını durdurmak. Böylelikle hastalığın ilerlemesi, siroz ve karaciğer kanseri gibi sonuçların ortaya çıkması önleniyor. Tedaviden amaçlanan, mikrobun kalıcı olarak ortadan kaldırılmasıdır.

Aynı tabaktan yenebilir mi?

Hepatit B virüsü, sosyal yaşam içerisinde tokalaşmakla, sarılmakla, aynı sofrada oturmakla, aynı ortamda bulunmakla, aynı tabaktan yemek yemekle bulaşmıyor. Ancak solunum veya sindirim yolu mikropları gibi mikroorganizmaların bulaşmasını önlemek açısından da ortak kullanım önerilmiyor.

Aşı, kısırlığa yol açıyor mu?

Hepatit B aşısı kısırlık yapmaz. Hepatit B aşısının önemli bir yan etkisi olmadığı bilinmektedir. Sağlık personeli korunma için bu aşıyı hem kendisine uygulatmakta hem de kendi çocuklarına da uygulamaktadır.

Hepatit B aşısını herkes olmalı mı?

Hepatit B'den korunmada en etkili ve kesin yolun aşı olmak olduğunu belirten Prof. Dr. Neşe Saltoğlu, aşıyı, hepatit B'yi geçirmemiş olan herkesin olabileceğini kaydetti. 3 doz hepatit B aşısı, ömür boyu koruyuculuk sağlayabiliyor. Şu anda yenidoğan (0-1 yaş arası) bebekler ile 3-8. sınıflar arası öğrencilere, kronik hepatit B hastası kişilerin aile bireylerine, sağlık personeline aşı ücretsiz olarak sağlık ocaklarında yapılıyor. Bunun dışında isteyen her kişi ücretini ödeyerek hepatit B aşılarını eczanelerden temin edebiliyor. Fakat hepatit B taşıyıcılarına aşı yapılmıyor.

Prof. Dr. Neşe Saltoğlu

Dereotu ile zayıflayın...

4 Nis 2009



Zayıflamak isteyenlerin çoğu diyet yapamamaktan, iştahlarının çok olduğundan yakınırlar.

Bu konuda İbrahim Saraçoğlu'nun bir tavsiyesi var.
Yemeklerden önce bir kaşık dereotu yemek, çabuk doymayı, yani iştahın kesilmesini sağlıyormuş. Yemek aralarında da rahatlıkla tüketilebilecek dereotu sayesinde iştahta eksilme ve doygunluk hissinde artma oluyormuş.

Zayıflamak istiyorum, iştahıma dur demek istiyorum diyenlerin kolaylıkla uygulayabilecekleri bir tavsiye. Ayrıca dereotunun sayısız faydaları var. Denemeye değer diye düşünüyorum...

Design by Blogger Templates